Saat 09:05… Sirenler çalıyor, herkes olduğu yerde duruyor. Bir milletin kalbi, aynı anda bir dakikalığına sessizliğe bürünüyor. Çünkü bu saat, sadece bir ölümün değil, bir ölümsüzlüğün sembolü.
10 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrıldığı gün. Ancak bu tarih, bir veda değil; tam tersine, bir hatırlatma günü. Her yıl milyonlarca insan aynı anda düşünür: “O olmasaydı biz olur muyduk?”
Atatürk’ün Ardında Kalan Miras
Atatürk, sadece bir savaş kahramanı değil, aynı zamanda bir düşünce devrimcisiydi. Eğitimi, bilimi, sanatı ve çağdaş yaşamı merkeze koyarak bir milletin kaderini değiştirdi.
Bugün, onun “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in nefes aldığı her alanda, bu miras yaşamaya devam ediyor.
Her Yerde Aynı Hüzün, Aynı Gurur
Sabahın erken saatlerinden itibaren okullarda, meydanlarda, resmi kurumlarda anma törenleri düzenleniyor. Çocuklar şiir okuyor, öğretmenler gözyaşlarını saklamaya çalışıyor, yaşlılar ise aynı cümleyi fısıldıyor: “Onu hiç unutmadık.”
Anıtkabir’e giden yollar dolup taşıyor. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar, sessizce yürüyüp mozolenin önünde saygı duruşuna geçiyor. Bu tablo, bir milletin minnettarlığının en sade ama en etkileyici hali.
Unutmak Değil, Anlamak
10 Kasım sadece yas günü değildir. Asıl mesele, Atatürk’ü anlamak; onun “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller idealini yaşatabilmektir.
Bir ulus, liderini unuttuğu gün değil; onun bıraktığı değerlerden koptuğu gün kaybeder.
Bugün, saat 09:05’te duran zaman, aslında hepimize aynı şeyi hatırlatır:
Bir insan gider, bir fikir kalır.

