Son Birkaç Yıldır Yayınlanmaya Başlayan ve Sizi Tüm Hafta Sonu Konuta Hapsedecek Kalitede Olan 20 Dizi

Başrollerinde Brit Marling ve Zal Batmanglij’i buluşturan The OA, yedi sene evvel kaybolduğunda gözleri görmeyen, kör bir bayan olan Prairie Johnson'ın, yıllar sonra gözleri düzelmiş bir formda ortaya çıkışının gizemli kıssasını anlatıyor.

Stephen King uyarlaması Castle Rock, müellifin unutulmaz romanlarından karakterleri, yerleri ve öyküleri bir ortaya getiriyor. Dizinin kıssası, Cujo, The Dark Half, IT ve Needful Things üzere yapıtlarında karşılaştığımız kurgusal Maine kasabasında geçiyor.

Neil Gaiman'ın tıpkı isimli romanından uyarlanan 'American Gods' Starz kanalının yaklaşan fantezi, drama dizilerinden biri olup genel özeti şöyledir; Shadow gizemli ve sırlarla dolu bir geçmişe sahiptir. Bir banka soygunundan ötürü 3 yıl mahpus cezası çekip erken tahliye edilir ve artık hiçbir şey eskisi üzere olmayacaktır.

70'li yıllarda yükselen seks endüstrisini merkezine alıyor. Porno endüstrisi baronu rolünde James Franco yer alıyor.

49 yıldır aydınlatılmamış bir cinayetin ardındaki gerçekleri bahis alıyor. Belgesel dizide hayal kırıklığı, on yıllarca süren kızgınlık, haksızlık temaları ile bir arada Rahibe Cathy'nin öldürülmesi ve olayın üstünün Katolik Kilisesi tarafından kapatılmasını anlatılıyor.

Birebir isimli çizgi romandan uyarlanan Altered Carbon, insanların karakterlerini ve ruhlarını yeni vücutlara transfer edebildikleri alternatif bir gelecekte geçiyor. Takeshi Kovacs, yıldızlar ortası savaşçılardan oluşan seçkin bir time mensup bir askerdir. Lakin grup, filizlenen bir isyan sonrası ağır bir mağlubiyet alınca hayatta kalmayı başaran tek asker Takeshi olur. Takeshi’nin zihni “buz içerisinde” hapsedilir ve yüzyıllar sonra Laurens Bancroftm isminde son derece varlıklı bir adam ortaya çıkana kadar dondurulur. Laurens, Takeshi’ye tekrar hayata dönebilmesi için bir baht sunar. Lakin karşılığında son derece kuvvetli bir cinayeti çözmesini isteyecektir.

Bir sabah üniversitede bir aksiyon gerçekleştirilir ve bu olayın faillerinin bulunması için araştırma başlatılır. Baş kuşkulu olarak da Dylan Macwell görülür. O ise suçlamaları kabul etmemektedir. Müttefik olarak bir sinema yapımcısıyla birlikte gerçeği araştırmaya başlarlar.

Chicago banliyösünde yaşayan sıradan bir ailenin, aile babası Marty Byrde, Finans ve Danışmanlık Şirketi'nin Meksika'nın en büyük ikinci uyuşturucu kartelinin para aklama işine karışır. İşlerin sarpa sarmasının akabinde, ailesini korumak ismine eşi Wendy ve Charlotte ile Jonah ismindeki iki ergen çocuğuyla, Ozark Platosu olarak bilinen Güney Missouri'ye taşınır. Byrde Ailesi için elbette bu kaçış bir son değil, maceralı bir hayatın başlangıcı olur.

Sam, 18 yaşında otizm hastası bir gençtir. Kendi yaşıtları üzere yaşama dileği olan Sam, bağımsızlık arayışı içindedir ve artık bir kız arkadaşı olsun ister. Terapisti, şahsî meselelerini aşmasında Sam’i heveslendirirken, annesi çocuğunun büyüdüğünü kolay kolay kabul etmez. Sam’in babası ise annesinin bilakis onun kendisini bulmasına yardımcı olmaya çalışır.

Shaun Murphy, otizm ve Savant Sendromu olan genç bir cerrahtır. İtibarlı bir hastanenin cerrahi ünitesine katılmak için, sessiz, sakin bir ülkeye taşınır. Dünyada yalnız olan ve etrafındaki beşerlerle irtibat kurmakta zorlanan Shaun, iş arkadaşlarının kendisinden şüphelenmemeleri için onlara değişik tıbbı ikramlar verir.

David Haller, çocukluğundan beri başında aşikâr sesler duymakta duymakta ve aslında çok güçlü bir telepati yeteneği olan mutanttır; bu yüzden daima ruhsal tedavi görür. Kişilik bölünmesi, şizofreni üzere teşhisler konulur fakat probleminin ne olduğu hekimler tarafından bilinemez. Başındaki sesleri duymamak için kendisini uyuşturan bir kadro ilaçlar içer ve ailesi tarafından akıl hastanesine kapatılır. Burada Syd isimli cazibeli bir kızla tanışır ve Syd ile yakınlaşmasından sonra David, duyduğu seslerin ve halüsinasyonların gerçek olabileceğini ve kendisinin aslında hasta olmadığını fark eder. Bir halde akıl hastanesinden kaçan David, aslında çok güçlü bir telepati yeteneği olan mutanttır. Peşine hükümet çalışanları takılır ve onu yakalar. Daha sonra David kendisi üzere olan bir mutant kümesi tarafından kurtarılır. Artık David’in kendini ve güçlerini tanıma zamanıdır…

1890 yılında geçen “Anne with an E”, öğretmen olan ebeveynlerini küçük yaşta kaybettikten sonra yetim kalan kızıl saçlı bir kızın öyküsüdür. Bir müddet amcası ve yengesi ile birlikte yaşadıktan sonra amcasının vefatı ve yengesinin kente taşınmasının akabinde ortada kalmıştır. Sığınmacı olarak birtakım ailelerin yanına verilmiş ve sonunda yetimhaneye yerleşmiştir. Yetimhanede yaşadığı bahtsız bir olay sonucu Marilla Cuthbert ve erkek kardeşi Matthew'e evlatlık olarak verilmiştir. Yerleştiği bu küçük kasabada parlak zekası ve sonsuz hayal gücü ile herkesin hayatında olumlu değişiklikler yapacaktır. Tüm bu acılarla dolu hayatına karşın o cıvıl cıvıl, yaratıcı ve sevgi dolu yüreği ile dünyada bir yer edinmek için savaşır.

National Geographic Channel’ın senaryolu birinci projesi Genius, her döneminde dünyanın birbirinden başarılı bilim insanlarını ve onların büyüleyici öykülerini ekranlara taşıyacak bir belgesel dizi. Genius'ın birinci sezonu Walter Isaacson’ın “Einstein: His Life and Universe” isimli kitabından uyarlanıyor.

Mindhunter dizisi 1970’li yılların sonlarını mevzu alarak başlıyor. İki FBI casusu ihtilal niteliğinde bir karara vararak, daha evvel eşi gibisi görülmemiş bir araştırmaya girişirler. Seri katillerin ruhsal durumlarını daha uygun çözümleyebilmek ismine öteki seri katillerden yardım alınır. Cani katillerin yardımlarıyla cinayet psikolojisini ve yeni bir katil profili tahlilini ortaya çıkarmak hedeflenir. Lakin bu araştırma FBI içindeki bürokratların pek güzeline gitmez. Katillerle yakınlık kurulması, katilin FBI kurumunu adeta bir ağlama duvarı olarak kullanması demektir. FBI casusları Holden Ford ve Bill Tench’i sıkıntı günler beklemektedir.

Laura Palmer isimli bir genç kızın öldürülmesi sonrasında gelişen olayları mevzu alır. FBI casusu Dale Cooper bu cinayetle ilgilenmek için kasabaya gönderilir, lakin bu küçük ve sakin görünen kasaba aslında derinliğine bakıldığında çok karışıktır.

Bir gemi nakliyeciliği zinciri sahibi olan babasının vefat haberini alan James Keziah Delaney, on iki yıl sonra, çalıntı 14 adet elmas ile birlikte Afrika'dan Londra'ya döner. Öldüğü düşünülen Delaney'in dönüşü, miras olarak kalan bir araziyi şimdiden satma planları yapan üvey kız kardeş ve onun kocasının planlarını bozar. James, babasının arsenik ile zehirlendiğini öğrendiğinde ise, artık düşmanları olduğuna inanarak intikam oyununa başlar.

Gilead isimli bir toplum tek bir günde ihtilale masraf. Doğal sebepler nedeniyle nüfus düşüşü yaşayan bu toplumda kadınlar devletin malı olarak kabul edilir. Doğurgan bayanlar artık kumandanların çocuklarını dünyaya getirmekten öteki bir hayat maksadı olmadan oradan oraya sürülürler. Toplumun tekrar çoğalması için üreme hizmetine zorlanan Offred, bu acımasız şartlarda hayatta kalmaya ve kızını bulmaya çalışır.

Her dönem yeni bir husus ile izleyicilerle buluşacak olan dizi; birinci dönem What Ever Happened to Baby Jane sinemasının çekimleri sırasında Joan Crawford ile Bette Davis’in yaşadıklarını husus alıyor. Birbirlerine rakip olmaktan hiç vazgeçmeyen bu iki bayan, birbirlerinin hayatını yaşlılık devrinde de zorlaştırıyor.

Dışarıdan eksiksiz hayatlara sahipmiş üzere gözüken üç bayanın yolları bir cinayet olayı ile kesişir. Çocukları anaokuluna giden kadınlar, veli toplantısı esnasında gerçekleşen bir cinayeti aydınlatmaya çalışır. Bu bayanlardan ikisini Nicole Kidman ve Reese Witherspoon canlandırıyor.

II. Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımın akabinde İngiltere siyasi karışıklık içindedir ve bu kuvvetli devirde tahta bir bayan geçmektedir. II. Elizabeth'in tahta geçmesi ile yeni bir devir başlayacaktır. Kraliçe II. Elizabeth'in tahttaki birinci yıllarının perde gerisinin husus edildiği dizide, siyasi rekabetler, aşk ve 20. Yüzyılın ikinci yarısına biçim veren olaylar anlatılıyor.