Psikolojinizi Altüst Ederken Sizi Büyük Bir Tansiyonun İçine Sürükleyen, Tesirinden En Az 3 Gün Çıkamayacağınız 21 Sinema

Ruhsal tansiyon içerikli sinema uslubu ve oyunculuk performansı ile dikkat çekiyor. İki kız kardeşin anneleri tuhaf bir biçimde ölür ve bunu takiben de kardeşler hastalanırlar. İyileşene dek de hastanede kalırlar. Tedavileri tamamlandıktan sonra meskene dönen kardeşler, babalarının yeni eşi olan Eun-joo isimli üvey anneleriyle anlaşamaz. Vakit zaman üvey annelerinin garip davranışları ve kardeşlerin hastalığının tekrarlaması konutta huzursuzlık yaratır. Ayrıyeten babalarının olaylara reaksiyonsuz kalışı ve labirenti andıran yapısıyla yaşadıkları mesken, kızları huzursuz etmeye başlar. Tüm bunlar yetmezmiş üzere bir de doğaüstü olayların meydana gelmesi, tansiyonu arttıracaktır.

Türkiye’de 17 Şubat 2017 tarihinde vizyona giren 2016 yapımı Parçalanmış (Split); bilhassa de James McAvoy’un başarılı performansıyla hayranlık uyandıran ruhsal bir sinema haline geliyor. Olaylar, Çoklu Kişilik Bozukluğu ile 23 farklı kişiliğe sahip Kevin'ın üç genç kızı kaçırmasıyla başlar. Kevin'in en baskın karakteri hata işlemeye meyillidir ve bir mühlet sonra farklı karakterlerin birbiri ile çatışması ile bir parçalanma yaşar.

Mantle kardeşler, tüm hayatlarını birlikte geçirmiş, tıpkı mesleği ve mesleklerini birlikte yürütmeyi tercih etmiş çift yumurta ikizleridirler. Ortalarındaki en büyük fark ise bayanlara karşı olan tutumlarından ileri gelmektedir. Birisi bayanlara karşı hayli utangaç ve utangaç; öbür ise yakın ve özenlidir. Bu nedenle bayanları paylaşarak, tek bir kişiymiş üzere davranarak yaşamaktadırlar. Ortalarındaki bu mutualist ilgiyi birinin yaşamaya başlayacağı aşk bozacaktır.

Son derece çarpıcı ve trajik bir sahne ile başlayan sinema daha birinci saniyelerden izleyicisini içine alıyor kuşkusuz. İngiliz bir çift, görünmez bir kaza sonucu bir anda çocuklarını kaybederler. Bu olayla burun buruna geldikleri andan itibaren etrafı dehşet bir panik ve isyan sarar. Her yer kırmızıya bulanır. Mimar olan John, bir kilise onarımı için gittiği Venedik’te yaşanan bu acı kaybın yarattığı ruhsal yükü eşinin üzerinden alabilmek için çırpınır durur. Bu süreçte ikili çok öbür bir boyutta kesişmeye başlarlar. Bir vakit sonra çocuklarının vefatından beri birinci kere cinselliği paylaşır üzeredirler ve tahminen de nitekim öyledir. Öte yandan Venedik’in dar sokaklarında gece vakti cinayetler işlenir. Hayatın bu yüzü ikiliyi ne derece etkileyecektir bilinmez. Yanıt, kırmızıda saklıdır.Parlak kırmızı bir yağmurluk, polisin çözemediği seri cinayetleri ve insanoğlunun yazgı diye isimlendirdiği karmaşık denklemleri birbirine bağlar.

Günümüzde, kaynayan bir İtalyan kenti. Ukrayna'dan uzun yıllar evvel İtalya'ya gelmiş, geçmişin hayaletleri ortasından şimdiki vakti arayan bir bayan. Kesişen, üst üste çakışan, entrikalarla dolu bir yapboz, tansiyonlu bir anlatım hazırlayan iki vakit düzlemi. Irena hakikaten kim?

Kâbusları uyanıkken de devam eden evli ve bir çocuk babası Vietnam gazisi Jacob Singer (Tim Robbins), aklını kaçırdığını düşünmektedir. Yaşadıkları, Vietnam'da askerler üzerinde denenen çok güçlü bir uyuşturucunun yan tesirleri midir? Yoksa sadece savaşsonrası badireleri daha da mı kötüleşmiştir? Ya da Jacob iddialarının ötesinde, çok daha fecî bir durumla mı yüz yüzedir? Dehşetin Nefesi gerçeküstüyle gerçeğin birbiriyle giderek kaynaştığı hikayesiyle seyirciyi her an diken üstünde tutmayı başarırken, kurduğu görkemli bulmacayı şok edici bir final ile kusursuz bir tahlile ulaştırıyor.

Eva, hamile kaldığı gençlik yıllarında bütün meslek planlarını ve maksatlarını bir kenara koyarak çocuğunu dünyaya getirmeye karar verir. Lakin oğlu için yaptığı bu fedakarlık maalesef Kevin'in çocukluk yıllarından itibaren başlayarak hayatlarını aykırı tarafta etkilemeye başlar. Kevin 15 yaşına geldiğindeyse lisedeki çete kümeleriyle takılmaya başlar ve hiç kimsenin güzel görmeyeceği olaylara karışır.

Erika Kohut, ziyadesiyle idealist, otoriter ve saygıdeğer kişiliğiyle tanınan bir öğretmendir. Tüm bu sıradan karakterinin yanısıra Erika, cinsel dileklerine gömülü bâtın dünyasında bastıramadığı ikincil kişiliğini de sürdürmektedir. Vakit buldukça porno sinema sinemalarına gitmekte, parkta gizlice sevişen çiftleri saklanarak izlemekte ve kendi dileklerini tatmin etmeye çabalamaktadır. Öğrencilerinden bir tanesi kendisine ağır bir ilgi duymaktadır. Bu ilgi Erika'nın kapalı kişiliğinin açılmasında kıymetli bir rol oynayacaktır.

Antonio Banderas ve Elena Anaya’nın başrollerini paylaştıkları, 2011 imali sinema, ruhsal dram tipinin en başarılı üretimlerinden biri olarak listemizde yer alıyor. Birçok şenlikten ödül toplamayı başaran bu etkileyici üretim da bir kaza sırasında yanarak ölmekten son anda kurtulan eşini yanıklardan oluşan manzaradan kurtarmak için yeni bir deri yaratmak üzerine çalışmalar yapan estetik cerrahı Dr Robert Ledgard'ın çalışmaları anlatılıyor.

Anna, Georg ve genç oğulları Georgie, tatil için göl kenarındaki konutlarına gelmişlerdir. Komşuları Fred ve Eva onlardan evvel gelip yerleşmişlerdir. Baba ile oğul yeni elden geçirilmiş yelkenlileri ile ilgilenirken, Anna yeterli görünümlü bir genç olan Peter tarafından ziyaret edilir. Peter, Eva'nın yemek pişirdiğini ve yumurtaya muhtaçlık duyduğunu söyleyerek, Anna'dan yumurta rica eder. Bu isteği düzgün niyetle kabul eden Anna, bir an duraladıktan sonra Peter'e yerlerine nasıl girdiğini sorar. Genç adam çitlerinde bir delik olduğunu, oradan geçtiğini deliği ise ona Fred'in gösterdiğini söyler. Güzel başlayan tatil kabusa dönüşmek üzeredir.

Dedektif Neil Howie, kaybolan bir kızla ilgili bir davayı araştırmak için İskoçya'daki bir adaya gelir. Ancak ada halkı bu türlü bir kızın varlığını kabul etmemektedir. Araştırmaları sonucu buradaki halkın Pagan inancına körü körüne bağlı olduğunu anlayan Howie, ritüelleri yerine getirme gayesiyle aradığı küçük kızın Tanrı'lara kurban edilebileceği ihtimaliyle yüz yüze gelir. Muhtemelen kız yaşıyordur ve Howie'nin onu bulmak için ada halkına karşı çaba vermesi gerekmektedir.

San Francisco’da bir seri katil, mektuplar ve şifreli iletileri ile polis ile alay etmektedir. Dedektifler, gazete muhabirleri, bu katili yakalamaya ant içmiş dört kişi sinemanın temel karakterleridir. Katilin arkasında bıraktığı izleri takip eden takıntılı dört adam, ne yazık ki aslında katilin adımlarını izler biçimde şekillenmektedir. Bu katil yıllarca görünmedikten sonra yeniden ortaya çıktığında yalnızca öldürdüğü beşerler için değil tüm kentin kabusu haline gelecektir.

Mutsuz bir geçmişi olan bir daire ve tekin olmayan sakinleriyle bir apartman Roman Polanski'nin tansiyon sineması Kiracı'nın yerini oluşturuyor. Polanski'nin canlandırdığı Trelkovsky'nin sıradan memur hayatı, yeni bir binaya taşınmasıyla birden teğe değişir. Binanın başka sakinleri ve eski kiracıların trajik yazgıları paranoyalarına yenilerini ekler. Trelkovsky'nin gerçekleri ortaya çıkacak mıdır yoksa bütün bunlar sadece hayal eseri müdür?

Birbirlerine aşık olan Saskia (Johanna ter Steege) ve Rex (Gene Bervoets) çifti, tatilyapmak maksadıyla otomobillerine atlayıp yola koyulurlar. Çiftimiz güle oynaya yollarına devam ederlerken Saskia Rex'e, makul aralıklarla gördüğü ve her seferinde birebir kurgunun yaşandığı, özünde ikisinin de birbirlerine kavuşamadıklarını anlatan rüyalarından bahseder. Peşisıra patlak veren ve küçük bir uyuşmazlık sonucu yaşanan tartışma; Saskia'nın Rex' kendisini hiç bırakmaması için yemin ettirmesiyle son bulur ve dinlenmek üzere bir benzin istasyonunda mola verirler. Saskia, kahve almak için markete masraf ve geri dönmez.

Kuzey Karolayna'da bulunan Lumberton'daki bir kasabada çekilen sinema, bir komşusunun art bahçesindeki çim toprakta kesik bir kulak bulan kolej öğrencisi Jeffrey Beamount'un kıssasını anlatır. Jeffrey, olayı kasabanın şerifi teğmen John Williams'ın kızı ve lise öğrencisi olan Sandy Williams'ın yardımları ile, kendi başına araştırmaya karar verir. Sandy babasının ofisinde duymuş olduğu, kulakla ilgili yardımcı olabilecek bilgileri Jeffrey'e sağlar. Jeffrey sonunda sosyopat bir hatalı birebir vakitte da tecavüz, cinayet ve uyuşturucuya karışmış bir çetenin başkanı olan Frank Booth'un yeraltı dünyasına girer.

Sinemada bir hoşluk salonunda çalışan Carole, epeyce içine kapanık genç bir bayandır. Bastırılmış cinselliği yüzünden hem özel hayatında hem de işte dışlanan Belçikalı Carol, Londra'da bir arada oturduğu kız kardeşinin evli sevgilisiyle tatile çıkmasının akabinde meskende tek başına kalır. Carol, endişelerine teslim olur ve hayalle gerçekleri ayıramadığı dünyasında büsbütün çözülür.

İşinin ehli bir gözetleme uzmanı olan Harry'ye (Hackman) gizemli ve çok güçlü bir patron tarafından, genç bir çifti takip edip casusluk yapma misyonu verilir. Çiftin konuşmalarını teybe alan Harry, hayatlarına bir biçimde dahil olup, dinlediği bu insanların bir cinayete kurban gideceğinden şüphelenmeye başlar. Bir yandan kendi karmaşık iç dünyası ve münzevi hayatının hastalıklı istikametleri; bir yandan geçmişinde yaşadığı makûs tecrübeler, Harry'nin elindeki işi bir takıntıya dönüştürmesine yol açar. Yaptığı işi sorgularken, ölümcül bir paranoya onu yok etmek üzeredir.

Ben Harper iki kişinin öldüğü bir soygunun faili olarak idam cezasına çarptırılır. Hatalı bulunmasına karşın çalınan para ortaya çıkmamıştır, zira Ben, tutuklanmadan evvel parayı yalnızca küçük oğlu John’un bildiği bir yere saklamıştır. Para John’un geleceğini garanti altına almak için yerinde beklemektedir. Bu esnada kıssaya farklı bir rahip çıkagelir. Sağ ve sol kollarında 'SEV' ve 'NEFRET ET' yazılı dövmeler bulunan ve çeşitli kabahatler işleyen rahip Powell, Ben Harper’ın hücre arkadaşıdır ve paranın peşindedir. Tüm denemelerine karşın paranın yerini öğrenemeyen rahip, Ben’in uykusunda sayıkladığı bir cümleden yola çıkarak paraya ulaşmaya çalışacaktır.

Amerika'nın Missouri eyaletlerinden birinde yaşayan Nick'in hayatı 5. evlilik yıl dönümleri sabahı karısı Amy'nin bir anda ortadan kaybolması ile tepetakla olur. Zira polisin gözünde de Amy'nin ailesinin gözünde de  kendisi birinci şüphelidir.  Kendini bir anda Amy'i arama operasyonunun içinde bulan Nick hatasız olduğunu ne kadar söylese de kimseyi ikna edemez.

Tekerlekli sandalyeye mahkum  olarak yaşayan 1930'ların üstün starı Blanch Huston ile eski çocuk yıldız, meczup kız kardeşi Jane Huston  yıkılmaya yüz tutmuş malikanelerinde, oyunculuk manasında birbirlerini lime  lime ederek bir Hollywood Grand Guignol destanı anlatıyorlar. Boynuz kulağı geçer misali sonradan oyuncu olarak eski çocuk yıldız kardeşinin şöhretini gölgeleyen, onu kenara iten, bütün ilgiyi üzerine çekerek, şöhretin doruğuna çıkan Blanche geçirdiği bir kaza sonucu sakat kalır. Öykü Blanche'ı sakat bırakan o kazanın üzerine kurulur.

40 yaşındaki Lucas, geçirdiği sıkıntı boşanma devrinin akabinde hayatını tekrar nizama koyabilmenin peşindedir. Yeni bir iş bulur, yeni bir kız arkadaşı edinir. Ve ergenlik çağındaki oğluyla ortasındaki problemli alakayı onarmaya çalışır. Her şey yoluna girmek üzereyken işler bir anda karşıt gitmeye başlar. Öylesine söylenmiş küçük bir palavra, yaşadığı kasabaya bir virüs üzere yayılır ve Lucas kendini hayatı ve saygınlığı için savaşırken bulur.