Kitle iletişim kuramları nelerdir? Kuram nedir? Kuram türleri nelerdir?

Yayınlama: 28.03.2021
41
A+
A-
Kitle iletişim kuramları nelerdir? Kuram nedir? Kuram türleri nelerdir?
Kitle iletişim kuramları nelerdir? Kuram nedir? Kuram türleri nelerdir?

KURAM VE BİLİMİ ANLAMAK

İletişim kuramları dersinin ilk adımında kuramları ve modelleri ele almadan evvel cevaplanması gereken bazı sorulara ve okuyucuyu ikna edecek cevaplara ihtiyaç var. Zira okuyucuyu, okuyucuların önemli bir kısmını oluşturacağını düşündüğümüz öğrencileri ikna edemezsek bu bölümden sora okuyacağınız her şey ya gereksiz olacak ya da sınavınıza kadar sıkıntıdan patlayarak okuyup, altını çizip sonra hızla unutacağınız bir malumat yığını.
Bu bölümle tartışacağımız ve cevaplayacağımız sorular şunlar:
Kuram nedir? Neyi amaçlar?
Kurama ihtiyacımız var mı?
Kurama neden ihtiyacımız vardır?
Kuram illa ki karmaşık, anlaşılmaz ve zor mu olmak zorundadır?
Kuram türleri nelerdir?
Bilim nedir? Bilimsel faaliyetin özellikleri nelerdir?
Bu bölümde hem bu soruları cevaplamaya çalışacağız hem de sosyal bilimlerde kuram ve kuram oluşumu hakkında temel bazı tartışmaları sunacağız.

Kuram ne demek?

Kuram nedir? Günlük kullanımda, kuram veya teori kelimesi genellikle test edilmemiş bir önsezi veya kanıtları desteklemeyen bir tahmin anlamına gelir. Ancak bilim insanları için bir kuramın neredeyse tam tersi bir anlamı vardır. Bir kuram, doğal dünyanın yasaları, hipotezleri ve gerçeklerini içerebilen bir yönünün iyi kanıtlanmış bir açıklamasıdır.

Kuram nedir? Neyi amaçlar?

Kuram nedir? Teori veya kurambilimde bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklamasıdır. Teori, herhangi bir olayı, vakayı, görüngüyü açıklamak için kullanılan düşünce sistemidir. Genel anlamda, kuram, bir düşüncenin genel, soyut ve rasyonel olmasıdır. Ayrıca bir kuram, açıklanabilir genel bağımsız ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkelere bağlı kalarak doğada sonuçların nasıl örneklendirileceğini açıklamaya çalışır. Kelimenin kökü Antik Yunan’dan gelmektedir. Fakat günümüze birçok farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Kuram, hipotezle aynı anlama sahip değildir. İkisinin de anlamı başkadır. Kuram bir gözlem için açıklanabilir bir çerçeve sağlar ve kuramı sağlayacak olan varsayımların test edilebilir hipotezleri tarafından desteklenir.

Kuram neyi amaçlar? Modern anlamlarından biri de spekülatif ve genelleme doğasına vurgu yapmaktadır. Örneğin sanat ve felsefede kuramsal sözcüğü kolaylıkla ölçülebilir olmayan fikirleri ve deneysel olayları tanımlamak için kullanılabilir. Felsefedeki anlam uzantısı olan “kuram” hala teolojik bağlamında kullanılan bir kelimedir. Zaten Aristoteles’in tanımı olarak, saf kuram anlamına tamamen karşı olan “pratik”, kuram tanımının çok sık çeliştiği bir kelimedir. Tıp’ın pratik tarafı insanları sağlıklı yapmaya çalışıyor iken tıbbi kuram, sağlık ve hastalık doğasını ve nedenleri anlamaya çalışıyor. Bu örnek tıpta kuram ve pratiğin bir ayrımıdır. Bu iki olay birbiriyle ilişkilidir fakat hasta tedavi etmeden araştırma yapmak ya da bu tedavinin nasıl olduğunu bilmeden bir hastayı tedavi etmek mümkündür. Kuram nedir

Kuram neyi amaçlar? Modern bilimde, kuram, bilimsel kuram anlamı taşır ve bilimsel yöntem ile tutarlı bir şekilde yapılan ve modern bilimin gerektirdiği kıstaslarına uygun açıklamalardır. Kuram alanında bir bilim adamını anlamak için kuramının doğruluğunu olduğu gibi yanlışlığını da deneysel olarak ispatlamak gerekir. Bilimsel kuramlarda bir şeyin hala kanıtlanmamış olduğunu ya da düşüntülü olduğunu hipotez kelimesi ile belirtilir, kuram yaygın kullanımlarının aksine, bilimsel bilginin en güvenilir, titiz ve kapsamlı bir biçimidir. Bilimsel kuramlar kendi başsına deneysel olarak test edilebilir. Hipotezlerden ve doğanın kesin koşulları altında nasıl davranış göstereceğini açıklayan bilimsel yasalardan ayrılırlar.

Kuram neyi amaçlar? Bir kuram düzgüsel (veya kuralcı) ne üzerine ise varsayılabilir. Bu hedefleri, normları ve standartları belirler. Bir kuram bilgi tabanı oluşturabilir ve bu taban açıklayıcı modelleriyle uyuşmayabilir. Kuramsal yaklaşmak bu bilgi tabanını geliştirmektir.

Neden bir kurama ihtiyacımız var? 

Kurama neden ihtiyacımız vardır? Her yıl resmi istatistiklere göre 56 milyar kara hayvanı ve trilyonlara vardığı tahmin edilen miktarda deniz hayvanı sadece gıda elde etmek amacıyla öldürülüyor, hayvansal gıdaya ve diğer hayvan kullanımlarına yönelik talebi karşılamak için aynı hızda yeni köle nesiller dünyaya getiriliyor, köleliğe ve cinayete dayalı bu döngü hiç aksamadan devam ediyor. Böylesi büyük bir şiddet ve istismar sürüp giderken harekete geçmek yerine paragraflar dolusu yazı okumak, fikirler üzerine temaşa etmek, okuma grupları düzenlemek, kavramlar üretmek, bir hayvan hakları dergisi çıkartmak ve bu gibi diğer hareketler zaman kaybı değil mi? Bunlarla uğraşmak yerine hemen harekete geçmemiz, insan harici hayvanlar için o an için elimizden ne geliyorsa onu yapmamız gerekmez mi?

Kurama neden ihtiyacımız vardır? Ben ve Vegan Abolisyon dergisine emeği geçen diğer veganlar pek de bu görüşte değiliz. Aksine, okumanın, gerekli bilgileri edinmenin, kitaplardan ve birbirimizden öğrenmenin hayvan hakları aktivizmi de dahil her türlü aktivizmin olmazsa olmaz bir parçası olduğu görüşünü taşıyoruz. Bu yazıda bu görüşümüzün gerekçelerini ve aksi görüşün taşıdığı problemleri açıklamaya çalışacağım. Kuram nedir

Kurama neden ihtiyacımız vardır? Pek çoğumuz insan harici hissedebilir varlıklarla ilgili ahlaki itkimiz ve etik kaygımız harekete geçtiğinde korkunç bir kölelik sisteminin bir parçası olduğumuzun bilincine varıyoruz. Bu durumla karşı karşıya kaldığımızda ne yapacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Ne yapmalıyız? Eğer her şey yolunda giderse veganlıkla ilgili argümanlarla karşılaşıyor ve hayvan istismarını hayatımızdan bütünüyle çıkartıyoruz. Fakat ne yazık ki pek çok kişi hayvansal et ile diğer hayvan kullanımları arasında etik bir fark olduğu izlenimini yaratan argümanlarla ya da sözde “mutlu” hayvansal ürünlerle karşılaşarak hayvan istismarının farklı biçimlerine dahil oluyor. Peki bu neden oluyor?

“Benim Kendi Fikirlerim Var”

Dünyada olan biten olaylara dair yorumlarımızın tamamının kendimize ait görüşler olduğunu düşünme eğilimi taşırız. Buna rağmen bazen, yıllar önce okuduğumuz bir kitaba yeniden göz attığımızda çok sık kullandığımız bir ifadenin o kitapta geçtiğini, ancak kaynağını unutmuş olduğumuz için bu ifadeyi kendimizin ürettiğini sandığımızı şaşkınlıkla fark ederiz. Sosyal medyanın hayatımıza bu derece dahil olduğu bu günlerde ise aklımızdaki bir dizi fikir ve malumatın kaynağının neresi olduğunu bulmak çok daha zordur. Facebook ve Twitter timeline’larımızda akıp giden onlarca görsel aracılığıyla aktarılan malumat, tıklayıp okumadığımız ancak başlığı aklımızda kalan sayısız haber ve makale bilincimize çarpıp geçer ve orada izler bırakır. Bazen doğru olup olmadığını kontrol etme ihtiyacı duymadığımız bir malumat o kadar sık karşımıza çıkar ki, bir süre sonra bu malumatın doğru olduğunu düşünmeye ve hatta belki başkalarına aktarmaya başlarız. İlkokul kitaplarımızda yer alan büyük puntolu yazılar ve görseller hala bilincimizin bir köşesinde bizi etkilemeye devam eder. Son zamanlarda hiç “Bir yerde görmüştüm, meğerse…” diye başlayan cümleler kurdunuz mu? Nerede görmüştünüz? Kuram nedir Kurama neden ihtiyacımız vardır?

İşte yıllar içinde bir araya topladığımız bütün bu ufak tefek malumat parçacıkları, izlediğimiz filmlerin, okuduğumuz romanların ana fikirleri, çevremizdeki insanların bizimle paylaştığı anılar ve fikirler, okuduğumuz bütün o gazetelerin ve izlediğimiz bütün o haber bültenlerinin tamamı kendi hayatımızı ve çevremizdeki dünyayı tarif etme biçimimizi etkiler. Bu elbette bize sunulan her şeyi kabul ettiğimiz mekanik bir süreç değildir. Üstelik tek bir kaynaktan değil, çok sayıda aracıdan eş zamanlı olarak serbest bir şekilde yayılan görüşler elbette çok sayıda birbiriyle çelişen ve hatta zaman zaman birbirini yadsıyan önermeler içerir. İlginç olan bunları aynı anda sahiplenebiliyor oluşumuzdur. Çelişkileri fark etmemiz ve üstesinden gelmemiz eleştirel bir düşünme pratiğini edinmemize bağlıdır. Kurama neden ihtiyacımız vardır?

Hayvanlar hakkındaki görüşlerimiz de bu şekilde çelişkiler içerir. Çocukluğumuzdan itibaren hayvanları sevmemiz, onlara zarar vermememiz gerektiğine dair fikirler ile hayvanların onlardan yararlanmamız için bulunan eşyalardan ibaret olduğu fikri yan yana gider. Bu öylesine derin bir çelişkidir ki, bir yandan tabağımızdaki ölü hayvanlara çatalımızı batırır, vücutlarının kaynak olarak kullanılmasıyla elde edilmiş gıdaları tüketir, bu şekilde elde edilmiş giysileri giyer ve kullandığımız kozmetiklerin vs. onlar üzerinde denenmiş olmasının bizim güvenliğimizi sağladığı fikrinden memnuniyet duyarken, bir yandan da o hayvanlardan hiçbir farkı olmayan başka hayvanlarla sevgi bağı kurar, aç kalmalarına ya da üşümelerine üzülürüz, hatta kimi zaman onları ailemizin bir üyesi olarak bile kabul ederiz. Gary L. Francione bu durumu ahlaki şizofreni olarak adlandırır. Kurama neden ihtiyacımız vardır?

  Prof. Dr. Necat Akdeniz Akgün neden öldü?

On binlerce yıldır insanlar, insan harici hayvanları avlıyor, evcilleştiriyor, sistematik olarak istismar ediyor ve yeni köle nesilleri üretiyorlar. Bu sistematik istismarın doğal, normal ve gerekli sayıldığı bir dünyaya doğuyoruz. Fakat tıpkı bizim gibi hissedebilir olan hayvanlar hakkında etik kaygılar da duyuyoruz. Bu on binlerce yıl içinde bu etik kaygıların üstesinden gelmek için çok sayıda düşünce üretildi. Hayvan kullanımı doğal, normal ve gerekli sayılırken aynı zamanda gerek insan sağlığı, gerek dini kurallar, gerekse insanların birbirine olan davranışlarını kötü yönde etkilemesi ihtimali göz önünde bulundurularak hayvanlara muamele biçimlerimizi düzenlemeyi amaçlayan çok sayıda fikir öne sürüldü. 200 yıldır önce Jeremy Bentham’ın faydacı felsefesinin getirdiği argümanlarla birlikte hayvanların hissedebilir olmaları sebebiyle onlara gereksiz yere acı çektirmenin ahlaken kötü olduğu fikri yaygınlaştı. Burada problem, hayvan kullanımının kendisinin değil, hayvanların acı çekmesinin sorun olarak görülmesiydi. Bu düşünce o kadar baskındır ki, yasalarımızda ve toplumsal sağduyumuzda yer etmiş durumdadır. Kurama neden ihtiyacımız vardır?

30-35 yıldır sürmekte olan modern hayvan hareketi de büyük oranda Bentham’ın fikirlerini benimsemiş ve geliştirmiştir, bu görüşler güncel bir dil ve retorikle daha da popülerleşmiştir. Hayvan meselesi üzerine yazılıp çizilenlerin büyük bir kısmı hala bu görüşleri tekrar ederken, hayvan refahı hareketi ve yeni refahçı hareket olarak adlandırdığımız hareketler büyük oranda bu fikirler çerçevesinde örgütlendi ve eylem pratiklerini bu fikirler çerçevesinde kurdu. Tam da bu sebeple daha önce çeşitli yazılarda değindiğimiz “mutlu” istismar pazarını ortaya çıkarttılar. Bu durumun paydaşı olan pek çok kişinin ve kurumun niyeti hayvan istismarına yeni bir alan açmak değildi büyük ihtimalle, ancak hayvanlar için acilen harekete geçmek gerektiği ve kuram üzerine çalışmanın, sorunun köklerini araştırmanın yani okumanın, tartışmanın ve öğrenmenin bir zaman kaybı olduğu düşüncesi onları toplumsal sağduyu haline gelmiş kuramların içinden davranmaya yönlendirdi. “Bir teoriye ihtiyacımız yok, içimizden geldiği gibi davranmalıyız, elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız.” diye düşünenler hayvanlar hakkında toplumda bulunan bütün ön yargıları devraldılar.

Bu yüzden büyük hayvan örgütleri kurama önem vermez, hatta takipçilerini kuramsal tartışmalardan uzak tutmaya çalışırlar. Takipçilerinin hayvan hakları kuramında derinleşmesi bu örgütlerin çıkarlarına uygun değildir. Zira hayvan hakları, bu örgütlerin kendi yapılarını üstüne inşa ettikleri türcü paradigmayı sorgulamaya açık hale getirir. Bu yüzden büyük örgütlere ne zaman kuramdan bahsetseniz size duygu sömürüsünden başka bir şey olmayan şu sözlerle cevap verirler: “Hayvanlar ölürken kitaplara ayıracak vaktimiz yok!”

Takipçilerini kuramlardan uzak tutmak isteyen başka bir kesim ise konuşmalarını ve paylaşımlarını duygulara hitap eden propagandalarla süsleyen sözüm ona kahramanlar ve liderlerdir. Hislerini mantığın süzgecinden geçiren, yani ahlaki itkilerini mantıksal argümanlarla birleştiren, kendilerine sunulanları sorgulamadan kabul etmeyen kişiler bu kahramanların ve liderlerin işine gelmez. Bu sebeple kuramın yerine geçecek bir laf salatasını önümüze sunar, toplumsal sağduyunun doğru kabul ettiklerini (örneğin amaçlarımıza ulaşmak için şiddet kullanabileceğimizi, diğer hayvanları bir kenara bırakıp yunuslar için kampanya yapabileceğimizi ya da orangutanların tavuklardan daha değerli olduğunu) süsleyerek sunarlar. Bir kurama ihtiyacımız yok diyenlerin, daha da fenası sanki ineklere felsefe öğretmemiz gerektiğini öne sürenler varmış gibi “Hayvanların bir kurama ihtiyacı yok. Onların kurtarılmaya ihtiyacı var.” gibi süslü laflar edenlerin bu tarz kişiler, gruplar ya da takipçileri olduğundan emin olabilirsiniz.

Farkında olsak da olmasak da bir kurama sahibiz; dünyaya belli bir açıdan bakıyor ve olan biteni belli bir dağarcığı kullanarak tarif edebiliyoruz. Eğer bu kuramı eleştirel bir çalışma sonucunda, yani okuyarak, düşünerek, tartışarak edinmediysek, büyük ihtimalle bakış açımız toplumsal sağduyu halini almış, genel ahlak ile şekillendirilmiş düşünme biçimlerinden izler taşıyor. Toplumumuzun her yıl 56 milyar kara hayvanının sadece gıda elde etmek amacıyla öldürülmesini talep eden bir toplum olduğunu düşündüğümüzde, hayvanlar için harekete geçerken güveneceğimiz yerin mevcut toplumsal sağduyu olup olmadığını sorgulamamız gerekiyor.

Okumak ve Tartışmak Ne İşe Yarar?

Vegan olduğumuzda hakim türcü düşünme biçiminin sunduğu dağarcığın dışına çıkmak için bir imkâna sahip oluruz. Fakat bu vegan olduğumuz anda türcülükten sıyrıldığımız anlamına da gelmez. Hatta, insanlara daha fazla benzeyen hayvanların diğerlerinden daha fazla ahlaki önem taşıdıklarını düşünen, belli hayvan kullanım biçimlerini diğerlerinden daha kabul edilemez bulan ve hatta köy çiftliklerini ve hayvan refahı düzenlemelerini destekleyen çok sayıda veganla karşılaşırsınız. Kuram nedir

İlk olarak, okumak, tartışmak ve düşünmek bu türcü düşüncelerle aranıza eleştirel bir mesafe koymak ve türcülükten kurtulmak için olmazsa olmaz bir adımdır. Hayvanlar için hemen harekete geçme isteğiyle yaptığımız ve kendi düşüncemiz olduğuna kanaat ettiğimiz pek çok şeyin nasıl yüzlerce yıllık bir düşünce geleneğinden köklendiğinin bilincine varırız. Hayvan hareketinin tarihini öğrenmek bu hareketin bizim vegan olduğumuz ya da hayvanlar hakkında “bir şeyler“ yapmaya karar verdiğimiz gün başlamadığını, doğruların ve yanlışların, çok sayıda başarısızlığın olduğu bir deneyimler bütününün araştırmamız ve ders çıkarmamız için beklediğini keşfederiz. Kuram nedir Böylece zaten başarısız olmuş, niyetlenilenden çok farklı sonuçlar vermiş olan hareketleri tekrarlamaktan kurtulur, şirketleşmiş hayvan refahı kuruluşlarının hayvan hakları eylemliliği olarak pazarladığı aktivizm biçimlerini bilinçsizce tekrarlamak yerine, bir hedefe ve bir stratejiye sahip oluruz.

İkincisi; vegan olduğunuzda çevrenizdeki kişilerin size sorular sorması kaçınılmazdır. Neden vegan olduğunuzu, neden hayvanları kullanmayı kabul edilemez bulurken bitkileri ve mantarları tüketmeye devam ettiğinizi ve daha pek çok soruyu defalarca duyar ve yanıtlarsınız. Zaman zaman bu sorular daha zor olabilir, örneğin etik diye bir şeyin olmadığı ve güçlülerin güçsüzleri ezmesinin doğal olduğu gibi iddialarla karşınıza gelenler, hayvan sorununun kapitalizmden kaynaklandığını öne sürecek kişiler hatta hak diye bir şeyin olamayacağını öne sürenlere karşılaşabilirsiniz. Bu sorular etrafımızdaki naveganlarla anlamlı ve dönüştürücü diyaloglara girmek için kaçırılmayacak fırsatlardır. Bu sorulara tutarlı, geçerli, ikna edici ve anlamlı cevaplar verdiğimizde karşımızdaki kişinin de doğal, normal ve gerekli sayılan hayvan kullanımını sorgulamasını sağlayabiliriz. Bu konuşmalar karşımızdaki kişinin şüphelerini giderir ve aklına yatarsa, bir kişinin daha vegan olmasını sağlayabiliriz. Ancak sorulara bilimsel olmayan (insan aslında otçuldur gibi) argümanlarla cevap verirsek, konuşurken kendimizle çelişirsek ve en kötüsü de sorulan sorular hakkında daha önce hiç düşünmemiş olduğumuzu ve bu soruların cevaplarını bilmediğimizi fark ederek agresifleşirsek karşımızdaki kişiyi kaybedebilir, veganlığa mesafeli durmasına yol açabiliriz. Bunun bizim için bedeli en fazla sosyal çevremizden bir kişiyi kaybetmek olur ancak hayvanlar için bedeli büyüktür. Kuram nedir

Kimileri karşısındakini daha kolay ikna edeceğini düşündüğü için sağlıkla ilgili argümanları ön plana çıkarırken kimileriyse hayvancılığın çevreye olan zararlarından ve kıtlığa sebep olmasından bahsetmeyi daha işlevsel bulur. Veganlıkla ilgili olarak ihtiyacımız olan tek sağlık argümanı hayvansal gıdaları dışlayan bir beslenmenin bizi sağlıklı olarak yaşamak için ihtiyacımız olan herhangi bir maddeden mahrum etmediği bilgisidir ve bu bilgiye ulaşmak kolaydır. Veganlıkla ilgili argümanlarımızı sağlık üzerine kurmak, ağzına hayvansal ürünler değdirmeyen ancak deri ayakkabı giymekte ya da yün kazak taşımakta sorun görmeyen kişilerin kendilerini vegan olarak adlandırmasından başka bir sonuç vermeyecektir. Çevre ve insanlarla ilgili argümanlar da hayvanların içkin değerlerini göz ardı eder ve veganlığı daha az araba kullanmak gibi bir zararı azaltma hamlesi olarak kurgular.

Olası başka bir kötü senaryo ise, bir vegan ile navegan arasında geçen konuşmanın tamamen hayvanlara muamele biçimleri üzerine kurulu olmasıdır. Bir vegan, karşısındakini ikna edeceğini düşündüğü için süt ve yumurta çiftliklerinde hayvanlara ne kadar kötü muamele edildiğinden bahseder ve karşısındakini etkilediğini görür. Oysa böyle bir bakış açısıyla etkilemenin peşinde olmak, hayvan hareketinin geçmişinden ders çıkarmamaktan ve kurama dair eksiklikten kaynaklanır. Bu konuşmanın gerçekleştirebileceği davranış değişikliği navegan kişinin köy çiftliklerine, serbest gezen tavuk yumurtası üretim tesislerine ve benzeri “mutlu” istismar şekillerine yönlendirilmesi olacaktır. Hayvan savunucuları muameleyi temel konu haline getirdiklerinde, isteyerek ya da istemeyerek bu istismar biçimleri için talep yaratılmasına sebep olur. Ne yazık ki bugün veganlığı savunduğunu öne süren Facebook sayfalarında endüstriyel hayvancılıkla köy üretiminin karşılaştırıldığını, köylerdeki hayvan sahiplerinin merhametini öven paylaşımların yapıldığını görüyoruz. Yurtdışında ise, bir dönem muameleyi boykot amacıyla hayvansal ürünler tüketmeyen kişilerin hayvan refahı düzenlemelerine tabi tutulmuş çiftliklerden alışveriş etmeye başladıklarını kıvançla duyurdukları blog yazılarını kolaylıkla bulabilirsiniz. “Mutlu” hayvan istismarı pazarı bir takım ekoloji derneklerinin desteği ve bazı sözüm ona hayvan savunucularının katkılarıyla Türkiye’de de yaygınlaşmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde hayvan kullanımının her türlüsünün yanlış olduğunu gerekçeleriyle açıklayan bir kurama neden ihtiyaç duyduğumuzu daha fazla hissedeceğiz.

  Konuşanlar Edebiyat Öğretmeni Binnur Katırcıoğlu Kimdir?

Hayvan hakları kuramı bu tarz birebir konuşmalarda verecek cevaplarınız olmasını ve verdiğiniz cevapların karşınızdaki navegan bireyin hayvanlara karşı asgari yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlar.

Bir Harita ve Bir Pusula

Kuram, bize bir harita ve bir pusula sağlar. Dünyanın bir gecede vegan olmayacağını pek çok kez duymuşsunuzdur. Kimileri bu yüzden telaşa düşer ve veganlığı yaymakla uğraşmaktan vazgeçip hayvanların daha iyi (ve aslında çoğunlukla üretici açısından daha verimli) koşullarda istismar edilmesi için çalışma yapmaya başlar. Hayvanlarla ilgili sayfalarda her gün çok sayıda kanlı görsel, çok sayıda tekil, birbiriyle bağlantısız ve olağan dışı gibi sunulan istismar hikayesi paylaşılır. Bu sayfalar daha fazla beğeni ve takipçi getireceğini bildiği için toplumda daha fazla hassasiyet yaratan kedi, köpek, primat, fil gibi hayvanlarla ilgili haberleri ya da kürk, fok derisi gibi hayvansal ürünleri ön plana çıkartmayı tercih eder. Bu sayfalardaki görseller daha çok duygularımıza hitap eder, bizi üzer ya da kızdırır. Fakat bu bölük pörçük istismar hikayeleri sorunun kaynağına işaret etmez, çözümün ne olabileceğine dair bir yol sunmaz. Bunun yerine takipçilerini umutsuzluğa sürükler. Bu ruh halini yaratmak, insanlardan bağış istemek ya da onlar yerine hayvanları kurtaracak kahramanlar ve yıldızlar yaratmak için birebirdir. Bu propaganda, bizi devasa bir sömürü karşısında örgütlü yapıları ve fedakar kahramanları desteklemekten başka yapacak bir şeyi olmayan etkisiz elemanlar olarak konumlandırır. Bizi istismarın tamamını ortadan kaldıramayacağımız konusunda ikna edip enerjimizi sirk ve kürk protestolarına aktarmamızı sağlamaya çalışırlar. Kuram nedir

Dünyanın bugünden yarına vegan olmayacağı doğru. Ancak bu umutsuz olmamız ve refah düzenlemelerini desteklememiz ya da belli hayvan istismarı biçimlerine odaklanıp diğerlerini göz ardı etmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Önümüzde yürümemiz gereken uzun bir yol var. Bu yolda bir haritaya ve bir pusulaya sahip olmayanlar kolaylıkla yönlerini kaybedip, hayvan istismarının bir biçimini desteklemeye karar veriyor. Fakat sorunun ne olduğunu açıklayan, bir hedef ve bir strateji çizen bir kuramımız olduğunda yolumuzu kaybetmeyiz. Hedefe ulaşmak için ne yapmamız gerektiğini bilir, bir strateji sahibi olur ve kendimizi amaçlarımıza ulaşacak şekilde donatırız.

Hayvan haklarına abolisyonist yaklaşım, sorunun hayvanları kullanma biçimimiz değil, onları kullanıyor olmamızın kendisi olduğunu tespit eder. Günümüzde hayvanlar birer metadır; toplumun %99’u hayvanları mal ve kaynak olarak görür ve kullanır. Toplumun talepleri doğrultusunda köle hayvanlar dünyaya getirilir, kullanılır ve öldürülür. Hayvanlara verilen değer değişim ve kullanım değerlerinden ibarettir, içkin değerleri tamamıyla yok sayılmaktadır. Abolisyonist yaklaşım, bu durumu değiştirmek için, hayvan kullanımını doğal, normal ve gerekli sayan düşünce biçiminin hayvan kullanmanın etik olarak yanlış olduğu şeklinde değişmesi gerektiğini öne sürer. Bunun için de ilk olarak vegan olmamız, ardından gerekli bilgileri edinmemiz ve veganlığı bu bilgilerle yaygınlaştırmamız gerekir. Araştırmalar bir fikrin toplumun %10’u tarafından kabul edilmesi ve savunulmasının ardından fikrin gerçek bir tartışma yarattığı ve toplumda sıçrayışlarla kabul gördüğünü gösterir. Büyük çoğunluğumuz hayvanlara zorunda olmadığımız halde zarar vermeyi ve onları öldürmeyi zaten yanlış bulurken, tüm enerjimizi ve kaynaklarımızı veganlığı yaygınlaştırmaya ayırdığımızda bu orana ulaşmak o kadar da zor olmayacaktır.

Böyle bir kurama sahip olmak, amaçladığımız dünya ve bu dünyayı mümkün kılmak için izlememiz gereken strateji ile aramıza, retorik ve propagandanın etkisiyle yaratılan umutsuzluk ve dikkat dağınıklığının girmesini engeller. Böylece enerjimizi ve kaynaklarımızı amaçlarımız doğrultusunda kullanırız. Hayvanlar söz konusu olduğunda, tüm enerjimizi ve kaynaklarımızı hayvan kullanımını bitirmek için kullanmalıyız, hayvan kullanımında düzenlemeler yapmak için değil. Bunun da anlamı veganlığı yaygınlaştırmaktır.

Aktivizmin Üç Ayağı

Bütün bunlar elbette tüm vaktimizi okumaya, yazmaya ve araştırmaya ayırmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Eğer hayvanlar, hayvan hakları ve hayvan hareketi hakkında yazılmış bütün kitapları ve makaleleri okumak isterseniz buna bütün ömrünüzü ayırmanız gerekebilir. Gerçekten de insanlar yüzlerce yıldır bu konuda fikirler üretmekteler ve son yıllarda felsefe ve sosyal bilimlerin de konuya ilgisiyle epeyce literatür birikmiş durumda. Okumak, öğrenmek ve tartışmak aktivizmin gerekli bir ayağı olmakla birlikte yeterli değil.

Bu anlamda, daha önce de belirttiğim gibi, üç ayağı olan bir aktivizm biçimi öneriyoruz. İlk olarak aktivist olalım olmayalım hepimizin insan harici hissedebilir varlıklara yönelik en temel sorumluluğu vegan olmaktır. Eğer vegan değilseniz, bir kütüphane dolusu hayvan hakları kitabı da okumuş olsanız, bu konuda doktora tezi de yazmış olsanız fark etmez. Hayvan hakları salt bir düşünsel uğraş değildir, ilk olarak kendi hayatınızdaki hayvan istismarına son vermeniz gerekir ve tüm hayvan kullanımları hayvan istismarıdır.

Aktivizmin ikinci ayağı, gerekli bilgileri edinmektir. Kuram burada devreye girer. İnternet sitemize girerek hayvan hakları teorisi hakkında çok sayıda makaleye ulaşabilirsiniz. Gary L. Francione’un Hayvan Haklarına Giriş isimli kitabına Türkçe olarak ulaşabilirsiniz. Abolisyonist vegan aktivistlerin düzenlediği Hayvan Hakları Atölyelerine katılabilir, karşıt görüşlerdeki makaleleri karşılaştırmalı olarak okuyarak tartışabilirsiniz. Bütün bunları yaparken mantığa değil duygulara hitap eden, kavramları birbirine katan ve böylece bir retorik kuran yazılara dikkat etmeniz önem taşır. Bir yazı üslubu sebebiyle etkileyici olabilir, ancak yazının yarattığı duygusal etkiyi bir kenara koyup yazının hedef ve strateji konularında ne söylediğini düşünmeliyiz. Böylece demagoji (kişilerin isteklerine, ön yargılarına ve korkularına dayanan siyaset ve destek arayışı) ile aramıza bir mesafe koyarız.

Aktivizmin üçüncü ayağı ise henüz vegan olmayanları veganlık konusunda bilgilendirmektir. Bunu çevremizdeki kişilerle girdiğimiz rastlantısal konuşmalarla gerçekleştirebileceğimiz gibi, önceden zamanı ve yeri belirlenmiş etkinliklerde örneğin bir sokak standında ya da bir söyleşide de gerçekleştirebiliriz. Bu konuşmalarda edindiğimiz deneyimleri diğer veganlarla paylaşmak, birbirimizden öğrenmek, daha iyi argümanlar geliştirmek ve dağarcığımızdaki hatalı argümanları, mantıksal tutarsızlıkları ayıklamak için çalışmak bu diyalogları daha işlevsel hale getirecektir. Doğru argümanları öğrenmek için okumaya ve öğrenmeye vakit ayırdığınızda bu konuşmaların gittikçe ne kadar değiştiğini, insanların tutarlı olduğunuzu gördüklerinde sordukları soruların ve verdikleri cevapların ne kadar olumlu bir hal aldığını siz de gözlemleyeceksiniz.

Sözün özü; farkında olsak da olmasak da bir kurama sahibiz. Eğer bir kurama sahip olduğumuzun farkında değilsek, bu kuram hayvanlar söz konusu olduğunda çok büyük ihtimalle yukarıda bahsedilen ve 200 yıllık bir geçmişe sahip olan refahçı kuramdır. Toplumda hakim olan görüşleri türcülük karşıtı fikirlerle değiştirmek istiyorsak hayvan hakları hakkında okumalı ve bilgilerimizi geliştirmeliyiz. Ancak bu şekilde eleştirel bir düşünme alışkanlığı edinebiliriz. Böylece navegan bireylerle kurduğumuz diyalogları da etkili ve dönüştürücü hale getirebiliriz. Gerekli bilgileri edinmek aktivizmin üç adımından biridir; bize bir harita ve bir pusula, yani bir hedef ve bir strateji sağlar. Binlerce yıllık bir ayrımcılığı hedef ve strateji olmadan, sadece “içimizden geldiği gibi davranarak” ortadan kaldıramayız. Eğer hedef ve stratejiyi önemsemiyor ve okumayı sadece sıkıcı olduğu gerekçesiyle erteliyorsak, aktivizmi hayvanlar için mi yoksa kendi hislerimizi tatmin etmek için mi sürdürdüğümüzü kendi kendimize sormalıyız.

Kuram nedir, Kuram türleri nelerdir, kuram neyi amaçlar, Kurama ihtiyacımız var mı, Kurama neden ihtiyacımız vardır

Ax Medya
sağlık sitesi takipçi satın al |-| nakliyat |-| instagram beğeni hilesi |-| arastir.net |-| vds satın al |-| wordpress cache |-| ofis taşımacılığı |-| APK indir |-| tv8 canlı izle |-| aydın haber |-| Tiktok Takipçi Hilesi |-| instagram izlenme satın al |-| antalya haber |-| ipek fal bilim merkezi
evden eve nakliyat |-| istanbul eşya depolama |-| kartal evden eve nakliyat |-| Ev Eşyaları Depolama |-| istanbul evden eve nakliyat |-| IGBT tabanlı kompanzasyon |-| şehirlerarası evden eve nakliyat