Trakya, son 90 yılın en kurak dönemini yaşarken, İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan barajlardan Kırklareli'nin Vize ilçesinde bulunan Kazandere ile Pabuçdere barajları yağış olmaması nedeniyle kurudu. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (İSKİ) resmi internet sitesinde Kazandere'de yüzde 3.42'ye, Pabuçdere'de yüzde 6.44'e kadar düştüğü belirtildi.
Trakya'da daha ziyade yer altı su kaynaklarının kullanıldığını belirten Orta, şunları söyledi:
"Trakya'da maalesef içme kullanma suyu olarak biz daha ziyade yer altı su kaynaklarını kullanıyoruz. Bizde de boyu daha vahim. Nasıl vahim, örneğin düşecek yağışlarla İstanbul yer üstü kaynakları kullandığı için kısa sürede toparlayabilirken kuyu sularının yer altı sularının derin su kuyularını kullanan bölgelerde bu toparlanma daha gecikebilir ve sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Zaten Türkiye su zengini bir ülke değil. Şöyle değil, şimdi yıllık kişi başına düşen su potansiyeli 1000 ila 2 bin metreküp bölü yıl olan yani kişi başına yılda 1 ila 2 metreküp düşen ülkeler ve bölgeler her an su sıkıntısıyla karşı karşıya olan ülkeler demektir. Bizim ülkemiz de bugün 95 milyar metreküp civarın da kullanabileceğimiz yer üstü su kaynağımız var. 12 milyar metreküpte su altı kaynağımız var. 3-4 metreküp sınır aşan sularımızdan toplarsak 110 milyar metreküp suyumuz var. 110 milyar metreküp suyu 82 milyon nüfusumuza bölsek aldığımız göçlerle daha başka bizim şu anda yıllık su potansiyelimiz 1300-1350 metreküp bölü yıl kişi başına. Dolayısıyla biz zaten her an su kısıtıyla karşılaşabilecek sıkıntılı ülkeler içindeyiz. Bu bir yanlış algıdır. O nedenle çok kısa sürede elzem olarak yer üstü su kaynaklarını geliştirmemiz gerekir."
'KURAKLIK TEHLİKELİ BOYUTTA'Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, kuraklığın tehlikeli boyutta olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Kuraklık ciddi anlamda tehlikeli boyutta. Tehlike boyutları şu, insanlık tarihine baktığımızda var olduğundan beri 3 şeyden korkmuş insanlar. Açlık-kıtlıktan korkmuşlar, salgın hastalıktan korkmuşlar, savaşlardan korkmuşlar. Bu nedenle devamlı kaçarak gıda arayarak hastalıktan ve savaştan kaçarak dünya düzeyine yayılmışlar. Son 100 yılda bunlara biraz ara verilmiş gibiydi. Ne oldu son 100 yıla baktığınız da açlık ve kıtlık önemli düzeyde dünyanın birçok bölgesinde azalmış idi. Salgın hastalıkların çoğu kontrol altına alınma noktasında idi, savaşlar ve barışlarda insan hakları evrensel beyannamesinden epey yoluna girmeye başlamıştı. Şu anda iki tane sıkıntı ile karşı karşıyayız. Bir tanesi gıda güvenliği, ikincisi de salgın hastalıklar ile mücadele. Yani baktığınız da dünya kurulduğundan bu yana o temel etkiden çokta bir şey değişmemiş onu görüyoruz. Onlar halen insanı yaşamı tehdit etmeye devam ediyor. Sıkıntı hakikaten büyük şöyle büyük. Bir an önce bu farkındalığı yaşamamız lazım. Eğer bu farkındalığı yaşamazsak nedir bu farkındalık. Bugün yaşadığımız olayın esas müsebbibi küresel ısınma ve iklim değişikliği. 2015'te Fransa Paris'te iklim değişikliği panelinde 2 bin 100'e kadar yani bu yüz yılın sonuna kadar ısınmanın beş santigrat dereceyi bulacağı söylendi. Tüm katılımcılar ortak bir kararla bunu iki santigrat derecede tutacağını vaat ettiler. Sözleşmenin altına imza koydular. Yapılan çalışmalar şunu gösteriyor. Eğer bir bölgede, bir ülke de bir kıta da bir coğrafyada yıllık ortalama sıcaklık 1 ile 1,5 derece artsa bile yağış yüzde 10 düşüyor. Yüzde 10 yağış düşerse ne olur? Yağış yüzde 10 düşürse akarsu debileri yüzde 40-70 düşüyor, yarısı gidiyor. Dolayısıyla bunun önüne geçebilmenin yegane yolu küresel ısınmayı durdurmadan geçiyor. Şu anda esas sıkıntı iklim bilimcilerine göre soğuma yaşamamız gereken bir dönemde biz ısınmayı yaşıyoruz. Ciddi bir ısınma."
'KÜÇÜK BARAJ VE GÖLETLER YAPMAMIZ LAZIM'Prof.Dr. Halim Orta, su depolamanın çok önemli olduğunun altına çizerek, suyu depolamak için eko sistemli değiştirmeyen küçük depolama tesisleri olan göletler ve barajlar yapılmasıyla biran önce yer üstü su kaynaklarının kullanılması gerektiğini kaydetti. Orta, şunları söyledi:
"Trakya'da şu anda bizim 2.8 milyar metreküp yer üstü suyumuz, 0.4 metreküp yer altı suyumuz var. Ama biz maalesef bu 2.8 milyar metreküp yer üstü suyunu bahsettiğim gibi hatta bununla ilgili olarak bir projede yapmıştık. Trakya'nın 750 köyü var dedik ki, her köye bir gölet. Her Organize Sanayi Bölgesi'ne bir baraj, bir gölet. Yani yer altı suyunu kullanmayalım dedikçe bizim yer altı suyu beslenmemiz 0.4 milyar metreküp şu anda tahminimize göre. Sanayi ağırlıklı olmak üzere kullanım 1.5 milyar metreküp. Yani dört katı su kullanıyoruz. Bu da yer altı su tablasını korkunç derecede aşağıya çekiyor. Yani ben bölgede 30 yıldan beri arazide su kaynakları çalışan bir bilim insanı olarak 20-25 yıl önce 70-80 metrede olan Ergene'deki su tablası bugün 400 metreleri aşmış durumda. Ne yapacağız ekosistemi ve doğal dengeyi bozmayan etkilemeyen küçük ve orta ölçekli gölet ve barajlar yapmamız lazım ve bunları alternatif kullanımı, örneğin normal yıllarda hayvan içmesinde, tarımsal sulamada kullanırken sıkıntılı dönemde derhal bunları içme ve kullanma suyu olarak yerleşim bilimlerine tahsis etmemiz lazım."
'İÇME VE KULLANMA AMAÇLI SU KULLANIMIMIZ ÇOK ARTTI'Yaklaşık 1 yıldır ülke ve dünyanın koronavirüs salgını yaşadığını söyleyen Prof. Dr. Orta, "Bu salgında hekim arkadaşlarımızın söylediği gibi hijyen, maske, mesafe. Hijyeni nasıl yapacağız? Suyla yapacağız. Ben inanıyorum son bir yıl içinde kesinlikle yerleşim merkezlerimizde içme ve kullanma amaçlı su kullanımımız çok arttı. Bir taraftan da böyle bir sıkıntı ile karşı karşılaşıyoruz. Bakıyorum ona da çok üzülüyorum, yerel yönetimlerde su ücretlerinde bir düşüş. Su ücretlerinde bir azalma neredeyse seçmenin talebi doğrultusunda ücretsiz su sağlama gibi bir yaklaşım sergileniyor. Ben buradan haddimi de aşmadan yerel yöneticileri uyarmak istiyorum. Şimdi yerel yöneticiler şunu sakın karıştırmasınlar. Nedir yerel yönetimler ulaşım ücretini belirler, çevre temizlik vergilerini, su ücretlerini, emlak vergilerini belirler. Aklıma bunlar geldi. Ancak suyu bunlardan ayrı tutmak gerekir. Suyu insanlara çok düşük ücretle yani bunu siyasi bir malzeme olarak vermeye kalkmayalım. Altından kalkamayacağımız sonuçlara gideriz. Benim burada önerim insanları bilinçli su tüketimine yönlendirmemiz gerekir. Maalesef bu işte de fiyat önemli bir caydırıcılık üstleniyor. Devlet istatistiktik verilerine göre bizim şehirlerde 4 kişilik bir ailenin aylık su tüketimi 12 ile 15 ton arasında. Tamam şimdi ne yapacağız? Senin insanca yaşaman için standartlarda yaşaman için hijyenini sağlayabilmen için ayda 15 ton su kullanman gerekiyor. 15 tona kadar su 1 lira örneğin 15 tonda su kullanıyorsan su müsriflik yapmışsın demektir. O zaman 15 ile 18 ton arası 2 lira ama 18 tondan fazla kullanıyorsan su 5 lira dememiz lazım. Sadece insanları tasarrufa yönlendirmek için" diye konuştu.