Dizisi “Sevgili Geçmiş” ile İtalya’da reyting rekorları kıran ve ülkenin en sevilen kadın oyuncuları arasına giren Ece Uslu, bu popülariteyi umursamadan, Urla’daki çiftliğinde sakin bir köy hayatı yaşıyor. Dizi sektörünün yıpratıcı çalışma koşulları değişmedikçe, yeniden uzun diziler çekmeyeceğini söyleyen başarılı oyuncu, hurriyet.com.tr’ye verdiği özel röportajda Urla’da neler yaptığını anlattı.
Tası tarağı toplayıp memleketiniz İzmir'e yerleştiniz, bu kararı nasıl verdiniz, bu dönüşün şifreleri neler?ü
Esasen ortada şifresi olan bir durum yok. Çoğu insanda şehir yoğunluğundan kaçıp bir sahil kasabasına yerleşme fikri vardır. Benim memleketim Ege olduğu için şanslı kesimdenim ve kaçmaktan ziyade eve dönüş oldu diyebilirim. Çok uzun zamandır zaten aklımdaydı ve yoğun iş temposundan sonra tam da zamanıydı ve kararımı vermiş buldum kendimi. “Karagül” dizisi zamanı zaten Ege'ye yerleşme hazırlıklarına başlamıştım bile. İstanbul'un dinamizmini, temposunu çok seviyorum, şehir beni yormadı, yoğun iş tempolarından sonra eve dönüş arzusu baskın çıktı diyebilirim. Doğal hayat, çiftlik cazibesi..
Günleriniz nasıl geçiyor, sektör İstanbul'da olduğu için oyunculuktan uzak kaldığınızı düşünüyor musunuz ya da bu mesafe sizi daha güvende mi hissettiriyor?
Tabii ki sektörünün kalbinin attığı yer İstanbul, araya mesafe girince ister istemez bir uzaklaşma oluyor ama bu mesafeyi avantaja çevirebilmek güzel. Mesleğimi severek yapıyorum, bunu gören insanlarla iletişimde olduğum sürece belli bir mesafeden bakmak çok keyifli. Ayrıca ben de genelde şehir dışı işlerinde çalışmıştım ki son rol aldığım dizi de Urla ve Çeşme civarında çekilmişti, artık yavaş yavaş yapımcılar da bu tarafları tercih etmeye başlıyorlar sanki... Şehir dışında yaşayan birçok oyuncu da var, bu kadar yoğun tempo olunca nefesi doğada ve sessizlikte almak gereksinim oluyor sanırım.
BENİ BU ARALAR EN ÇOK MUTLU EDEN ŞEY SAHİPLENDİĞİM KEDİM YODA’M
İstanbul'dan uzakta kalmak ruhunuzu nasıl besliyor?
Böyle deyince İstanbul'a nankörlük etmişim gibi geliyor ama iyi besleniyorum diyebilirim. Sakin bir ev hayatım var. Bahçem çiçeklerim ektiklerim bana güzel bir heves veriyor ayrıca sahiplendiğim kedim Yoda’m çok büyük mutluluğum. Esas ruhumu besleyecek olanın, Urla'daki evime taşınıp, gerçekleştirmek istediklerimi hayata geçirince olacağını düşünüyorum.
Korona sonrası sizin gibi İstanbul'dan kaçmak isteyenler olacaktır, ne tavsiye edersin? Yüreklerinin götürdükleri yere mi gitsinler?
Keşke herkes yüreğinin götürdüğü yere gidip yaşayabilse ama şartlar ve standartlar maalesef mümkün kılmıyor isteklerimizi. Şansı olan insanların da gitmek isteyeceği yollar farklı farklı. Benim için kaçış değil, istekti. Kimse için de bir kaçış olmamasını dilerim.
DİZİLERDEKİ ÇALIŞMA ŞARTLARI SİSTEM ÇÖKMEDİKÇE DÜZELMEYECEKü
Eski temponuzu özlediğiniz oluyor mu?
Yalan değil, maalesef son dönemlerdeki tempoyu özlemiyorum. Çoğu oyuncu arkadaşımın da sitem ettiği gibi, çalışma şartları insanı yıpratan cinsten. Sistemin çöküp tekrar kurulma aşamasına girmesi şart. Ruha dokunan bir iş yapıyoruz, haliyle oyuncu olarak sürekli karakterler ve hislere bürünüyoruz, bunlardan sıyrılıp kendine gelmek lüks olmamalı. Her işte olduğu gibi mesai bitimi, kendine gelip, dinlenip tekrar edebileceğin bir yaşam kalitesi olmalı.
AYNADA BENLİĞİMİ GÖRDÜĞÜM SÜRECE MUTLUYUM
Kendinizle yaşadığınız en büyük yüzleşme ne idi, sonucu ne oldu?
Beni kendime getirecek ya da beni kendimden götürecek bir yüzleşmem olmadı. Bu anlamda şanslı hissediyorum. İyi ya da kötü her gün bir şeyler yaşıyoruz, değişiyoruz, evriliyoruz. Aynada benliğimi gördüğüm sürece mutluyum. Oyunculuk dışında ikinci bir kariyer düşünüyor musunuz?
Kariyerimi ben oyunculukta yaptım. Bundan sonraki planlarımı istek veya hayal olarak adlandırabilirim. Gerçeğe yakın olduğu zaman diliminde paylaşmayı tercih ederim.
Ya da aniden evlenip çocuk sahibi olmak?
Heh, işte bu aniden olabilecek bir şey (gülüyor)…
İTALYA “SEVGİLİ GEÇMİŞ”E HAYRAN OLDUü
Geçtiğimiz sezon yayınlanan diziniz "Sevgili Geçmiş" İtalya'da reyting rekorları kırıyor. Dizinin İtalya'da bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsunuz? İtalyanlar size bayılıyor, araya pandemi girdi tabii ama davetler geliyor mu, gitmeyi düşünüyor musunuz?
Evet bu sorunun içinde cevabı bulabiliriz, ama sanırım bana değil diziye hayran olmuşlar ki reyting rekorları kırıyor İtalya'da… Bizler hepimizin de bildiği üzere ekip işi yapıyoruz. Böyle bir süreçten geçmiyor olsaydık yapım şirketiyle bağlantıya geçeceklerini düşünüyorum. Bu organizasyonu da onlar yapardı ve davet olsaydı gitmek isterdim elbette, işimizi seven insanlarla buluşmak alkış niteliğinde besler bizi.
25-30 YAŞIMDAN BERİ ANNE ROLLERİNDE ZATEN OYNADIM
Avrupai bir fiziğiniz var, uzun yıllar ekranların en sevilen yıldızları arasında yer aldınız ama zamanla yeni bir nesil geliyor ve roller değişmeye başlıyor. Genç kadın rollerinden anne rollerine geçişlere nasıl adapte oldunuz?
Galiba bu soru benim için biraz anlamını yitirmiş olabilir, çünkü 25-30 yaşımdan beri dizilerde anne rollerinde yer alıyorum! Sektöre adım attığımda roller değişti benim için galiba. “Asi yeni nesil” bir role girsem belki.
Çok fitsiniz bu arada! Neler yapıyorsunuz fiziğinizi korumak için?
Çok teşekkür ederim o zaman! Gerçekten değişik bir ipucu vermek isterdim ama yok. Tabii ki düzenli spor, iyi beslenme herkesin yapmaya çalıştığı gibi. Sadece sporu minimum 3 günde tutun diyebilirim.
İNSAN KENDİNE VE KARAKTERİNE YATIRIM YAPMALI
40'tan sonra kadın oyuncuların hayatı zorlaşıyor mu?
Şunu söylemek isterim yoğunlukta görselliğe önem veren her insanın kadın ya da erkek, o yaşlara gelince işi zorlaşır. Genç yaşlardaki güzelliği, enerjiyi özlemek çok normal. Oyuncular için de zor olduğunu düşünüyorum. Düşünsenize kendi başınızayken bile eski bir fotoğrafa bakıp ne kadar genç ya da diriymişim diye içinizden geçirdiğiniz anı televizyonda milyonlarla görebiliyorsunuz. Yıpratıcı olabilir. O yüzden kendine ve karakterine yatırım yapmalı insan. Eğlenceli aşk dizileri de severim, lakin kendi bilincinde oyunculuğun zirvesinde tatminkar senaryo ve projelerde yer almış insanları da ayakta alkışlıyoruz.
Dizi sektörü nereye evriliyor sizce?
Bunu öngörmek şu an için çok zor bence. Evrildiğini düşünmek ümit vadeden bir durum. Bana kalırsa seçtiğimiz zaman diliminde, seçtiğimiz diziyi, şovu istediğimiz kadar izleyebilmek kadar basit ve özgür olmalı.
KAYBETMEK İSTEDİĞİM NEGATİF YANLARIM YOKü
Siz bu saatten sonra nasıl projelere sıcak bakıyorsunuz? Uzun sezonlar süren diziler mi yoksa butik işler mi?
Yükseldiğim, beni heyecanlandıran bir proje olursa neden olmasın? Neden yapmayacağımın sebebini de zaten söyledim. Uzun, yoran, yıpratan mesai… İnsani düzeye indiğinde sevdiğim her işi yapmaya çalışırım, elimden geldiğince.
Bu karantina günleri size ne kattı, ne öğretti? İç dünyanızda nerelere gittiniz?
Karantina günleri gibi ayraç yaptığım bir dönem olmadı açıkçası. Taşınma sürecindeydim. İç dünyamla yaşıyorum her zaman zaten. Yer yer farklı hissetim tabii ki değişik bir dönem yaşadık. Her gün farklı bir hayata uyanıyoruz, benim için de farklı bir durum yok, kim nasılsa ben de kendimce öyleydim.
Ruhunuzun en çok hangi halini seviyorsunuz, hangi halinden kurtulmak istiyorsunuz?
Kolay bir cevabı var sanki çünkü insanlar güzel hallerini sever, mutsuz ve çirkin hissettikleri anları saklar diye düşünüyorum. Genel olarak neşeli, pozitif bir insan olduğumu biliyorum, kaybetmek istediğim negatif yanlarım yok sanırsam. Çünkü seviyorum o şimşek sonrası yağmuru.