Oynadığı karakterlerle önemli çıkış yakalayan Kemal Sunal, Türk sinema tarihine damga vuran oyunculardandır. Tiyatro ile sanat hayatına başlayan sanatçı, Ertem Eğilmez'in kendisini fark etmesiyle sinema filmlerine yönelmiştir. (Kemal Sunal ölüm tarihi 3 Temmuz 2000)
Daima "gülen" adamdır
İlk amatör tiyatro oyunu, Vefa Lisesi'nde okurken rol aldığı "Zoraki tabip"tir. Kenterler, Ulvi Araz, Ayfer Feray ve son olarak Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda profesyonel olarak rol aldıktan sonra Ertem Eğilmez'in kendisini fark etmesiyle, 1972 yılında Tatlı Dillim filminde rol alarak sinemaya ilk adımını atmıştır. Filmlerinde oynadığı "iyi, saf adam" rolleriyle beğeni kazanmıştır. Sanatçı, komedi filmleri ağırlıkta olsa da, dram türündeki filmlerde de rol almıştır. Oynadığı filmlerdeki karakterlerin genel özelliği haksızlıkların karşısında duran, iyiliği ve saflığı yüzünden başına sürekli iş açılan, zekasıyla kötülerle mücadele eden ve insanlara doğru yolu gösteren, daima "gülen" adamdır. Kendisini "çok az konuşan, çok soğuk bir adamım" diyerek tanımlayan Kemal Sunal'ın sinema izleyicileri tarafından benimsenmesi ve sevilmesinin en büyük sebeplerinden birisi, filmlerin çekildiği dönemlerde yaşanan sosyolojik-sosyo ekonomik ve siyasi gelişmelerin filmlerinde yer almasıdır.
Geçim sıkıntısı, işsizlik, göç ve töre gibi konuların sinemasında işlenmiş...
Zamlar, insanları dolandıran kişiler, geçim sıkıntısı, işsizlik, göç ve töre gibi konuların sinemasında işlenmiş olması, filmlerine birçok anlam daha kazandırmaktadır. Bunlar, güldürü içerisinde sosyal mesajlar vermek ve bazı konuları mizahi dille eleştirmektir. Sanatçı, güldürü filmlerinin yanı sıra dram filmlerinde yer almış, ancak oynadığı tüm filmlerde "halkın içinden" "içimizden biri" imajını hiçbir zaman bozmamıştır. Aynı zamanda Kemal Sunal, öğretmenden bekçiye, kapıcılıktan çöpçüye kadar birçok karakteri oynayarak, beğeni kazanmıştır. Yüksek lisansını "TV ve sinemada Kemal Sunal güldürüsü" isimli tezi ile yapmıştır. 82 filmde rol almış sanatçının son filmi 1999 yılında vizyona giren Propaganda'dır. 3 Temmuz 2000 tarihinde, Balalayka isimli filmin çekimleri için bindiği uçakta, kalp krizigeçirerek hayatını kaybetmiştir. Sanatçı, "Gülen adam" lakabıyla anılmaktadır. (Kemal Sunal ölüm tarihi 3 Temmuz 2000)
"Bir nevi haylazlıktı"
İstanbul Küçükpazar semtinde Malatyalı bir ailenin çocuğu olarak doğan oyuncunun babası Migros'tan emekli Mustafa Sunal, annesi Saime Sunal'dır.Ailenin büyük çocuğu olan Kemal Sunal'ın, Cemil ve Cengiz isminde iki kardeşi vardır. İlkokulu Mimar Sinan İlkokulu'nda okuyup, Vefa Lisesi'nden mezun olmuştur.Liseyi 11 yılda tamamlayan sanatçı, "bu benim tembelliğimden, salaklığımdan ileri gelen bir şey değildi. 15-20 kişilik bir grubumuz vardı. Beraber geçiyorduk, beraber kalıyorduk. Anlaşmış bir gruptu. Bir nevi haylazlıktı tabii…" sözleriyle açıklamıştır. Yüksek tahsiline Marmara Üniversitesi Gazetecilik bölümünde başlasa da, bu bölüme devam edememiştir. Eğitim hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışan sanatçı, Emayetaş Fabrikasında çalışmış, ayrıca elektrikçide çıraklık yapmıştır.
"Ekonomik durumumuz iyi değildi"
İş yaşantısını,"Ekonomik durumumuz iyi değildi. Babam Migros'tan emeklidir. Yaz tatillerinde ayakkabı, kitap parasına yardımcı olmak için çalışırdım"diye açıklamıştır. 35 yaşında askere giden sanatçı, diğer askerlerin kendisini görünce gülmeye başlaması sebebiyle, "birliğin düzenini bozuyor" denilerek, eğitimlere katılmamış, kademede görev almıştır. Usta birliğinde "armoni mızıkası" isimli moral grubuna dağıtımı olmuş, bu vesile ile Türkiye'nin birçok bölgesinde askerlik yapmıştır. Sanatçı, Devekuşu kabare tiyatrosundayken, 1972-1973 tarihindeki Ankara turnesi sırasında sonradan eşi olacak Gül Sunal ile tanışmış, 1975 Nisan ayında Beyoğlu evlendirme dairesinde evlenmişlerdir. Bu evlilikten Ali ve Ezo isimli iki çocukları olmuştur. 12 Eylül döneminde yarım bıraktığı üniversiteyi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü'nden mezun olarak 1995 yılında bitirmiş ve ardından yüksek lisans yapmıştır. Yüksek Lisansını "TV ve sinemada Kemal Sunal güldürüsü" isimli teziyle yapmıştır.
"çok soğuk bir adamım"
Sanatçı kendi profilinin, oynadığı karakterlere göre farklı olduğunu şu sözlerle belirtmektedir; "Ben özel hayatımda çok az konuşan, çok soğuk bir adamım""aynı zamanda iş ve ev yaşamında titizim" sözleriyle dile getirmiştir.Eşi tarafından yazılan anı kitabında, ev halkına sanatçı olduğunun ağırlığını hiç hissettirmemiş, eşinin tanımına göre "aile babası" profilini hiçbir zaman bozmamıştır. Akşam yemeklerine daima vaktinde yetişen, aile ilişkilerine önem veren ve bu düsturda çocukları ile çok iyi arkadaş olan, iş, aile ve komşuluk ilişkilerinde daima sohbeti aranan, herkes tarafından sevilen sanatçı; filmlerinin aksine, çok fazla gülmeyen ve sululuktan hoşlanmayan bir yapıya sahiptir.
Dinlemeyi anlatmaya tercih eden sanatçı...
Dinlemeyi anlatmaya tercih eden sanatçı, kendi iç dünyasında da duygusal bir yapıya sahiptir. Aynı zamanda çok da iyi bir arşivci olan sanatçı, kendisi ve ailesiyle ilgili belge, fotoğraf, anı yazısı, kendisine gelen mektuplar gibi manevi değeri olan eşyaları, büyük bir titizlikle ve düzenle saklamış, çocuklarının çizdiği resimlere kadar her şeyi titizlikle ve özenle saklamıştır. Renkli kıyafetler giymeyi seven sanatçının, kıyafet alışverişlerini çoğu zaman eşi yapmıştır. Kendisine gelen mektupların hepsini okuyan sanatçı, yine aynı özenle bu mektuplara cevaplar vermiş ve bizzat kendisi postaneye götürüp gönderimlerini yapmıştır. Kemal Sunal, hem yüzünün fizik yapısı hem de mimik ve jestleriyle Fransız komedyen ve şarkıcı Fernandel'e benzetilmektedir. Fernandel 1930'lu yıllardan 1960'lı yıllara kadar tıpkı onun gibi sayısız komedi filmi çevirmiştir. Kendisiyle yapılan bir röportajda Sunal, kendisi için 'at suratlı' gibi benzetmeler bile yapıldığını, ama en çok Zeki Müren'in kendisini 'Fernandel'le Jean-Paul Belmondo karışımı' diye tanımlamasının hoşuna gittiğini belirtmiştir.
Vefa Lisesindeki felsefe hocası Belkıs Balkır'ın sanatçıyı Müşfik Kenter ile tanıştırmasının, Kemal Sunal'ın kariyerinde önemli yeri vardır.
Ölümü
Sunal, kişisel yaşamı ve kariyeri boyunca yaptığı yolculuklarda daima kara taşıtlarını tercih etmiş, uçak ve deniz taşıtlarından korktuğunu dile getirmiştir.Çeşitli festivallerde, ödül törenlerine kara taşıtıyla yetişemeyensanatçının uçak fobisi yaşamı boyunca yenemediği bir korkusu olarak kalmıştır. 3 temmuz 2000 tarihinde, Balalayka isimli filmin çekimleri için bindiği Trabzon uçağında kalp krizi geçirmiştir. Ölümüne bir dizi ihmaller zincirinin neden olduğu düşünülmektedir. Zeki Alasya, Sunal'ın vefatıyla ilgili görüşünü şöyle dile getirmiştir;
"kendini zorlayarak bindi o uçağa"
"Kimseleri filmin çekileceği yere otobüsle gitmek sıkıntısında bırakmamak için kendini zorlayarak bindi o uçağa, imkanı yok binmez."
Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin haberine göre, uçaktaki personel ilk yardım konusunda bilgisizdi ve çağrılan ambulansta doktor yoktu. "International Hospital" hastanesine kaldırılan sanatçının doktoru, Sunal'ın kalp rahatsızlığı olduğunu dile getirmiş ve kalp ilaçları kullandığını açıklamıştır. NTV'nin haberine göre, Kemal Sunal'la aynı uçakta bulunan DSP İstanbul milletvekili Erol Al, sanatçının ölümünde ağır ihmal ve tedbirsizlik olduğunu belirtmiştir. Uçağın kabin ekibi, sanatçıya tıbbi müdahalede bulunamadıklarını belirterek, "bunun için eğitimimiz yok, yalnızca rahatlatmaya çalıştık" açıklamasını yapmıştır. Sağlık ekiplerinin uçağa 12 dakikada ulaşması ve sanatçının 35 dakika sonra uçaktan indirilip hastaneye götürülmesi gibi konularda DHMİ ve Medline çeşitli açıklamalarda bulunmuştur.Bu açıklamaların ve havalimanındaki sağlık tedbirlerinin yetersiz olduğu düşünülmektedir.
Sanatçı için ilk tören, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenmiştir. Bu tören, sanatçının naaşının 08.30'da sahneye getirilmesiyle başlamış, ailenin yerini almasıyla birlikte 09.45'te büyük salonda büyük ekranda sanatçının filmlerinden bölümler gösterilmiş, sanatçı dostları ve sevenleri naaşının başında saygı duruşunda bulunmuştur.
Sunal'ın ismi, vefatının hemen ardından sokaklara, caddelere ve duraklara verilmiştir
AKM'den polis bandosuyla Teşvikiye Camii'ne götürülmek için çıkarılan Sunal'ın naaşına, gümrük muhafaza memurları da eşlik etmiştir. 1999'da çekilen Propaganda filminde "Gümrük Muhafaza Memuru Mehdi" karakterini canlandıran Sunal'ın oğlu ile filmde çekilmiş bir fotoğrafını İstanbul Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğünden altı memur taşımıştır. Taksim'den Teşvikiye Camii'ne kadar kortej oluşturan sevenleri, yoğun ilgi sebebiyle Cami'ye ulaşmakta zorlanmıştır. Öğle namazının akabinde kılınan cenaze namazında, yoğun ilgi sebebiyle polis güvenlik önlemi almış, gümrük muhafaza memurları tabutun başında saygı nöbeti tutmuştur. Cenaze namazının ardından eller üzerinde Rumeli caddesine kadar taşınan sanatçının naaşı, buradan sonra araca konulmuş ve Zincirlikuyu Mezarlığına doğru yola çıkmıştır. Sunal'ın ismi, vefatının hemen ardından sokaklara, caddelere ve duraklara verilmiştir.