CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin Meclis’teki grup toplantısında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan, HDP’nin kapatılmasına yönelik iddianameyi eleştirmesi tepki çekti. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Partilerin kapatılmasına yönelik hiçbir eylemi doğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz. Şiddet, baskı uyguluyorsa kapatın, eyvallah. Partinin yöneticileri ellerine silah alıp ortalıkta geziyorsa zaten savcı harekete geçer” sözlerinin ardından, Başsavcılığın hazırladığı iddianamede yer alan, HDP’nin PKK adına hangi faaliyetleri yürüttüğü bir kez daha gündeme geldi.
İddianamede HDP’nin anayasa ve yasalara göre kurulmuş olmasına rağmen, terörist eylemlerle sivil, asker, polis, kadın, çocuk, bebek ayrımı gözetmeden on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan, çocukların kaçırılarak zorla silahaltına alınması, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi faaliyetlerde bulunan PKK'nın siyasi kanadı şeklinde faaliyet gösterdiği belirtilmişti.
6-8 EKİM OLAYLARI
Bunun en yakın örneklerinden birinin 6-8 Ekim olayları olduğu aktarılan iddianamede “6-8 Ekim olayları öncesi bir kısım PKK’lı üst düzey yöneticiler ve PKK’nın güdümündeki internet haber siteleri halkı kışkırtarak sokağa çıkıp ayaklanmaya davet etmiştir. Ardından parti Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da halkı devlete karşı eylem yapmaları için sokağa çağırmıştır. Bu çağrılara aralarında Sırrı Süreyya Önder, Aysel Tuğluk, Demir Çelik, Ayla Akat Ata gibi partinin önde gelen isimleri de katıldı” tespitleri yer almıştı.
İddianamede çağrıların amacının güvenlik güçleri ile göstericileri karşı karşıya getirip iç savaş çıkarmak olduğuna dikkat çekildi. PKK'DAN EMİR ALIYORLAR
İsyan hareketleri sonrasında ‘özerklik’ ilan edilmek istendiği, ancak bu girişimin güvenlik güçleri tarafından engellendiği kaydedilen iddianamede şunlar yer almıştı: KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat tarafından 14 Temmuz 2015’te ‘Kürdistan’da yeni bir dönem başlıyor’ şeklinde yapılan çağrı sonucunda hendek olayları olarak bilinen bombalı ve silahlı saldırıların başlatıldığı biliniyor. Davalı HDP’nin de PKK-KCK’nın talimatlarını vakit geçirmeden yerine getirdiği anlaşılmaktadır.
TERÖRİST CEMİL BAYIK'IN SÖZÜ DELİL GÖSTERİLDİ
HDP’nin, PKK’nın vesayeti altında ve onun talimatları doğrultusunda hareket ederek seçimlere örgütünün dikte ettiği adaylarla girdiğine vurgu yapılan iddianamede, bunun en önemli delili olarak örgüt yöneticilerinden Cemil Bayık’ın “PKK olmasa HDP yüzde 5 oy alamaz” sözü gösterilmişti. İddianamede yer alan diğer tespitler şöyle:
* Belediyeleri seçilmiş belediye başkanları yönetiyormuş gibi görünse de aslında PKK-KCK’nın görevlendirdiği ve atadığı kişilerin yönettiği belirlendi.
* Belediyeye ait araçların PKK-KCK içerisinde bölgede silahlı olarak faaliyet yürüten örgüt mensuplarının ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla bölgede milis olarak faaliyet yürüten şahıslara tahsis edildiği tespit edilmiştir. Bazı araçların da PKK-KCK mensuplarınca bombalı saldırı olaylarında kullanıldığı anlaşılmıştır.
* Belediye ile irtibatlı kişilerin PKK-KCK adına, belediye ile iş yapan firmalardan para toplayarak terör örgütüne aktarmışlardır. BAHÇELİ: HDP'NİN KAPATILMASI AYM'NİN NAMUS BORCUDUR
MHP Lideri Devlet Bahçeli, HDP’ye kapatma davası ile ilgili, “Bu kanlı ve karanlık sayfa açılmamak üzere kapatılmalı, PKK’lı milletvekilleri de adaletin önüne ivedilikle çıkarılmalıdır” dedi. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, HDP’nin kapatılmasının hukuk konusu olduğunu belirterek “Yargıtay, AYM tarafından iade edilen iddianamenin eksikliklerini gidererek beklenen davayı dün tekrar açmıştır. Bundan sonra bütün gözler AYM’ye çevrilecektir. Bu mahkemenin iddianameyi ikinci kez iade seçeneği de kalmamıştır. Bu kanlı ve karanlık sayfa açılmamak üzere kapatılmalıdır. HDP’nin kapatılması Anayasa Mahkemesinin namus borcudur. Bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının TBMM’de görüşülüp karara bağlanması neden gecikmektedir? Şayet bölücülüğün hesabını soracaksak, gün bugündür” diye konuştu.
AHMET ŞIK'A TEPKİ
Bahçeli, Ahmet Şık’ı kastederek “TİP’li bir milletvekilinin ‘Bu devlet katil, bu devleti yıkmamız gerekiyor’ iftiraları karşısında ne yapacağız? Bu hainin dokunulmazlığını kaldırıp doğruca adalete teslim etmeyecek miyiz? Bu suçlu bilmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti katil olsaydı, bugün bulunduğu yer TBMM değil, mezarlık olurdu” dedi.
“Devletin en üst makamlarında görev alanların mahremiyetlerine emanet olan konuları ulu orta konuşmaları, dün birlikte olduklarını bugün karalamaya çalışmaları münafıklık alametidir” diyen Bahçeli şöyle devam etti: Ketumiyet yoksa karakter yoktur. Gizlemesini bilmeyenin yönetmesi mümkün değildir. Serok Ahmet böyle biridir. Gelecek Partisinin yöneticilerine tavsiyem şudur; bu ‘serok’un yanında sakın konuşmayın, aman ha sır verme gafletine düşmeyin. Keza aynı şey selamsız Babacan için de geçerlidir.