Fiziksel bir aktivite ile yorulmuş ve susamışsak yeryüzündeki en lezzetli şey, bir bardak buz gibi sudur. Ancak suyun ısısı, lezzetini değiştirir. Ilık, soğuk ya da buzlu olduğunda suyun tadı bambaşkadır. Peki bu neden oluyor? Sıcaklıktaki değişime neden tat değişikliği eşlik ediyor?
Hepimizin gayet iyi bildiği gibi dil, binlerce farklı tadı tespit etmemizi sağlayan duyusal organımızdır. Ancak tat algısı, kimyasal bir reaksiyon ve psikolojik unsurlar içeren bir beyin oyunu sonucunda oluşur.
Dilimizin hücreleri, yiyecek ve içeceklerin molekülleri ile kimyasal bir reaksiyona girer. Dilin farklı bölgeleri, farklı tatları ayırt etmekte uzmanlaşmıştır. Örneğin; sodyum klorür ya da benzer tuzları ayırt etmekte uzmanlaşmış reseptör hücrelerimiz, dilimizin uç kısmında bulunur. Hücre zarındaki belli kanallar (örneğin epitelyal sodyum kanalları) NaCl’nın hücreye girmesini sağlar. NaCl hücreye girince kimyasal taşıyıcılar (nörotransmitter) serbest kalarak tat bilgisi beyne taşınır.
Ekşilik ise iyon kanallarını doğrudan etkiler. Bazı asitlerin proteinleri (sitrik veya asetik asit) sodyum veya potasyum kanallarından girerek, hücresel bir tepki başlatır. Yiyeceklerin acılığı, reseptör hücre zarlarında potasyum kanallarının bloke edilmesiyle algılanır. Öte yandan, “tatlı” olarak algılanan kimyasallar, zar alıcıları (hücre zarında bulunan proteinler) üzerindeki belirli bölgelere “kilit-anahtar” modeli ile bağlanır. Yani bu kanallardan yalnızca belli bir şekle sahip kimyasallar geçebilir. Bu kimyasallar, hücre içinde bazı değişikliklere yol açarak bazı nörotransmitterlerin serbest kalmasını sağlar. Uyum arttıkça maddenin algılanan tatlılık gücü de o kadar yükselir.
Suyun Tadı Var mı?
Aslında suyun rengi gibi tadı da yoktur çünkü suya tadını veren içinde çözünmüş halde bulunan mineraller ve tuzdur. Fakat eğer saf suyun tadına bakma şansınız olduysa bilirsiniz ki saf suyun da bir tadı vardır. Bunun nedeni aslında saf sandığımız suyun, sandığımız kadar saf olmamasıdır. Saf su, fabrikadan çıktığı anda bir miktar karbondioksit ve oksijen suda çözünür. Bununla birlikte suyu içtiğimiz bardak, temiz kabul edilebilecek bir bardak olsa bile bardaktan birtakım maddeler suya karışır. Üstelik ağzımızda ve dilimizde daha önce yediklerimiz ve içtiklerimizden kalmış partiküller vardır ve su içtiğimizde bunların tatlarını yeniden algılarız.
Suyun Isısı Tadını Nasıl Değiştirir?
Yukarıda da söz etmiş olduğumuz gibi suya tadını veren içindeki maddelerdir. Bunlardan bazı hoş bazıları ise nahoş olabilir. Suyun soğuk olması, saf suyun tadını değiştiren olumsuz faktörlerin bazılarının baskılanmasına neden olur. Suyun tadını bozan partiküller, su ılıkken çok daha kolay fark edilir. Bunu deneyerek kendiniz de tespit edebilirsiniz. Bir bardak suya biraz şeker ve biraz tuz koyup ve bu suyun, farklı ısı derecelerindeyken tadına bakarsanız tat değişimini bizzat gözlemleyebilirsiniz.
Bununla birlikte susuzluk hissettiğimizde vücut ısımız genellikle yükselmiş olur. Böyle bir durumda soğuk su, vücudun ısısını hızlı bir şekilde değiştirerek ferahlama ve canlandırma etkisine sahip olduğundan da hoş bir his yaratır.
Bir de işin psikolojik boyutu vardır. Bunlardan ilki alışkanlıklarla ilişkilidir. Alışkın olduğumuz tatları daha lezzetli bulduğumuzdan içmeye alışık olduğumuz suyun sıcaklığını daha hoş buluruz. Bir diğer psikolojik unsur ise ortam sıcaklığındaki suyun, doğadaki durgun sularla; soğuk suyun ise dağlardan akan akarsularla ilişkilendirilmesinden kaynaklanır. Birçok atasözünde de ifade edildiği gibi (Örneğin; “Taş taş üstünden atlamış suda pislik barınmaz.”) akan suyun temiz olma olasılığı durgun sudan çok daha yüksektir.
İşte bu üç temel sebeple soğuk suyun tadının daha iyi olduğu yönünde yaygın bir kanı vardır.