Hayvana şiddet vakalarının giderek artması ve görünür olmasıyla hayvan haklarına dair yeni bir yasa yeniden gündemde. Sivil toplum ve kamuoyunca hayvana şiddete hapis cezası getirmesi talep edilen yasanın tasarısında sokak hayvanlarının toplatılmasına dair de bir madde olduğu konuşuluyor. Hayvan hakları savunucuları ise “Sokakta hayvan kalmadıktan sonra cezai düzenleme yapmışız ya da yapmamışız ne fark eder?” diye soruyor.
Hayvana zulüm artık Türkiye’nin üstü örtülemeyen gerçeklerinden biri.
Tecavüzden işkenceye hayvana şiddet vakalarına dair haberlerin önümüze düşmediği gün yok.
Üstüne üstlük, şimdi bir de, hayvanlara işkence yapanların kendi videolarını sosyal medyada paylaşma eğilimi baş gösterdi. 2017’de iki kişi bir köpeğin kulaklarını kesip görüntüleri sosyal medyada paylaştıktan sonra gözaltına alınmış, para cezası ödeyip serbest kalmışlardı. Cezasızlığın verdiği rahatlıkla hayvanlara şiddeti gösteren videolar sahipleri tarafından paylaşılmaya devam etti.
En son geçtiğimiz günlerde, MasterChef adlı yemek yarışması programından diskalifiye olan Murat Özdemir, instagram hesabından papağanına işkence videosunu yayınlayarak toplumsal infiale yol açtı. Gece yarısı gözaltına alınan Özdemir önce serbest bırakıldı, tepkiler üzerine yeniden gözaltına alındı.
Kadın cinayetleri neden önlenemiyor?
Hayvana tecavüz mevzuata göre 'kabahat'
Türkiye’de 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 2004 yılında yürürlüğe girdi. Bu kanunla amaç, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmaları ve mağduriyetlerinin önlenmesi olmasına rağmen, kanunun işlevini yerine getirebildiği söylenemez.
‘Hayvana tecavüz’ fiili ve tanımı ne Türk Ceza Kanunu’nda ne de Hayvanları Koruma Kanunu’nda mevcut. Ayrıca, ulusal mevzuat hayvanları ‘sahipli’ ve ‘sahipsiz’ diye ikiye ayırıyor. Eğer hayvan sahipsiz ise tecavüz failine sadece idari para cezası uygulanıyor. Hayvan hakları savunucuları tecavüz fiilini ‘suç’ olarak tanımlasa da, mevzuata göre bu fiil bir ‘kabahat’. Şu anda hayvanlara işkence veya tecavüz etmenin bedeli sadece 625 TL idari para cezası. İlk 15 gün içinde ödenirse cezada yüzde 25’lik indirime gidiliyor. İdari para cezası sicile işlenmediği için de, hayvanlara işkence eden birisinin alt komşunuz, bakkalınız ya da çocuğunuzun servis şoförü olma ihtimali artıyor.
Sahipli hayvanlarda ise hayvana tecavüz failine hayvana tecavüzden değil, TCK’daki ‘Mala Zarar Verme’ maddesinden dava açılabiliyor.
Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) Koordinatörü Burak Özgüner, idari para cezasını ödemeyen faile hürriyetini bağlayıcı veya mal varlığına tehlike oluşturacak başka bir yaptırım da uygulanmadığını söylüyor: “Çünkü Bakanlık idari para cezalarını takip etmiyor. 2017’de Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bugüne kadar 5199 kapsamında kesilen idari para cezalarının ne kadarının tahsil edildiğini sorduk. Aynı dönemde, Meclis’te muhalefet partilerinin mensupları da soru önergesi verdi. Orman Bakanlığı ‘Bunu biz bilmeyiz, Maliye Bakanlığı bilir’ dedi. Bu kez Maliye Bakanlığı’na sorduk. Onlar da ‘Biz bilmiyoruz, Orman Bakanlığı’na sorun’ dediler. İki bakanlık da bu cezaların ne kadarının tahsil edildiğini bilmiyor.”
Sokakta hayvan kalmadıktan sonra ceza getirmenin ne anlamı var?
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvanları gerçekten koruyacak şekilde değiştirilmesi 2011’den beri tartışılıyor.
Hayvan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin baştan beri isteği, hayvana şiddetin Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılıp TCK kapsamına alınması.
“Ama her yasama döneminde şöyle bir şey oluyor” diyor Özgüner, “‘Tamam cezaları yükselteceğiz’ derken öte yandan ‘sokak hayvanlarının toplatılması’na yönelik kanun maddesinde yapmak istedikleri değişikliği önümüze getiriyorlar. İşte o noktada da bakanlıklarla çatışmamız başlıyor.”
5199 Sayılı Kanun’un 6. Maddesi, sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp tedavi edildikten sonra alındıkları yere bırakılmalarını şart koşuyor.
Hayvana şiddete hapis cezası içeren yeni bir yasanın gündeme geldiği her sefer, hükümet sokak hayvanlarının sokağa geri bırakılmasına dair maddeyi de değiştirmek istiyor.
“Sokak hayvanlarını topyekün tecrit merkezlerine atıp sokakları hayvanlardan arındırmak istiyorlar” diyor Özgüner: “Oysa bizim sokak hayvanlarıyla yüzyıllara dayanan bir ortak yaşam kültürümüz var. Nesillerdir bizimle beraber yaşıyorlar. Onlar mahalle sakinlerimiz. Onlarla sokağımızı, yemeğimizi, yaşamımızı paylaşıyoruz. Komşumuzun nasıl evinden, yurdundan edilmesini istemiyorsak, mahalle sakinlerimiz olan hayvanların da tecrit merkezlerine yollanmasını istemiyoruz.”
Hayvan hakları savunucuları barınakların hayvanların toplu halde imha edildikleri veya salgın hastalıktan, açlıktan, susuzluktan öldükleri yerler olduğunu ifade ediyorlar.
Özgüner, “Ülkede haklar ve demokrasi adına hiçbir şeyin kalmadığı bir dönemde sokak hayvanlarına takmış durumdalar” diyor ve ekliyor: “Hayvanlar gözden ırak olsun, şikayet olmasın, hayvanların yaralandığı, tecavüze uğradığı basına yansımasın, ülke olarak böyle anılmayalım istiyorlar. Biz hayvana şiddete müebbet hapis de getirsek, sokakta hayvan kalmadıktan sonra cezai düzenleme yapmışız ya da yapmamışız ne fark eder?”
Suç deniyor ama suç tanımlanmıyor
Hayvan Hakları Yasası’nda değişiklik yapma konusu en son geçtiğimiz haziran ayında Sapanca’daki ormanlık alanda bacakları kesilmiş halde bulunan ancak kurtarılamayan yavru köpeğin yarattığı infialle yeniden gündeme geldi.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül hayvanlara şiddete hapis cezası getireceklerini söylese de, bu yasa 26. Yasama Dönemi’nde yetişmedi. Adalet Bakanlığı’nın bir yasa tasarısı taslağı hazırlayıp Cumhuriyet başsavcılıklarının adalet komisyonlarına gönderdiği öğrenildi. Hayvan hakları konusunda çalışan STK’lar bu taslağa erişim sağladıklarında cezaların yine idari para cezası olarak belirlendiğini, sadece miktarının yükseltildiğini gördü. Mesela hayvana tecavüze para cezası 2 bin TL olacaktı.
Bunun dışında, “Bu filllerin suç teşkil etmesi halinde” diye bir ibare vardı ama suç tanımlanmamıştı. STK’ların gözünde bu ‘çok muğlak, hukuk nosyonundan çok uzak’ bir metindi. Bu fiillerin suç teşkil etmesi halinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın yazılı başvuru şartı getirilmişti.
Ekim ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti MYK toplantısında konu hayvan hakları yasasına geldiğinde “Bu yasa hala neyi bekliyor? Bir an önce çıkartın” demesiyle yasa çalışmaları hızlandı.
Sivil toplum da harekete geçti ve Türkiye’nin dört bir yanında hayvan hakları alanında çalışan STK’lar bir araya gelerek Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’nu kurdu. Delegasyon 23 Ekim’de Tarım ve Orman Bakanlığı’nda bakanın da katılımıyla bir toplantı yaptı, cezalar konusundaki yazılı taleplerini elden teslim etti.
Özgüner, bu toplantıda kendilerine sokak hayvanlarından rahatsız çok büyük bir kitle olduğunun söylendiğini, “Yasama çalışmasını her iki tarafı da memnun edecek şekilde tamamlayıp kanunlaştıracağız” dendiğini söylüyor: “Ama cezai düzenlemenin arkasına saklanıp sokak hayvanlarını yok etme yönünde bir niyet var ortada. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Yusuf Kandazoğlu ‘Sokakta hayvan mı olurmuş? Biz bu hayvanları barınaklara göndereceğiz’ dedi.”
“Hükümet de bürokrasi de hayvana şiddet konusunda bilgisiz”
Özgüner, baştan beri sivil toplumun talebinin yasa metnini görmek olduğunu söylüyor: “Birlikte oturup çalışalım istiyoruz çünkü hükümetin de bürokrasinin de bu konuya dair bilgisi yok; bizim gibi her gün hayvana şiddet vakalarıyla yatıp kalkmıyorlar. Hayvana şiddete 4 aydan 4 yıla kadar hapis cezası getirileceği söyleniyor. Genelde iki yılın altında cezaların ertelendiğini düşünürsek, bu ceza hiçbir şekilde caydırıcı olmaz. Ceza en üst limitten dahi verilse fail en fazla birkaç ay yatıp çıkar.”
Hayvan haklarına dair tasarının son haline getirilip 22 Aralık’ta bütçe görüşmeleri bittikten sonra Meclis Başkanlığı’na sunulması bekleniyor. Ardından komisyonlara havale edilip görüşülecek.
“Yasa metninin üzerinde çalışamayacağız çünkü içeriğine dair bilgimiz yok” diyor Özgüner: “Biz yine binbir zorlukla toplumsal muhalefeti örgütlemeye çalışacağız. Büyük ihtimalle, bunu doğru dürüst bir yasama çalışması gibi göstermek için yine alt komisyon kurulacak, bizden de taleplerimizi yazılı isteyeceklerler. 24. Yasama Dönemi’nde Meclis’e binlerce sayfalık rapor verdik, okunmadı bile. O dosyaları sadece ‘Görüş aldık’ demek için istiyorlar bizden. Etki edemeyeceğiz. Meclis aşamasında sivil toplum olarak etki etmemiz çok zor zaten, muhalefet bile etki edemiyor.”
Hayvana şiddetin önüne sadece cezalarla geçilebilir mi?
Özgüner, hayvana şiddetle mücadelede cezanın yetmeyeceği görüşünde: “Bu ülkede 14 yıldır Hayvanları Koruma Kanunu var. Ama uygulanmıyor. Belediyeler kendi barınaklarında bile hayvanları canlı canlı toprağa gömüyorlar. Bunlar tespit de ediliyor. Ama 14 yılda bu olayları engelleyebilmiş değiliz. Artarak devam ediyor. Cinnet toplumuna dönüştük. İnsanlar ‘yan baktı’ diye birbirinin boğazını sıkıyor. Herkes gücünün yettiğine şiddet uyguluyor. Kadına ve çocuğa yönelik şiddet, nefret suçları, ırkçılık tırmanmış durumda. Hayvanlar toplumun en savunmasız bireyleri oldukları için toplumsal şiddetten en çok onlar zarar görüyor.”
Toplumsal şiddetle mücadele bir yana, hayvana şiddet özelinde yapılacaklar belli.
Esaslı bir ceza kanununun yanı sıra, yargının bu kanunu uygulamaya niyetli olması şart.
Hayvanların da duygu, düşünce ve hakları olan canlılar olduğuna dair bilincin çocuklara erken yaştan itibaren okullarda aşılanması gerek. Çocuklar hayvanların alay veya eğlence unsuru olmadığını öğrenmeli.
Kolluk kuvvetleri bu konuda özel eğitime tabi tutulmalı. Zira, bir hayvana şiddet vakası ile başvurduğunuz karakolda iyi bir polise denk gelmediğinizde “Bu kadar iş güç arasında bununla mı uğraşacağım?” cevabını almanız çok olası.
Hayvan hakları savunucularının diğer bir talepleri de Cumhuriyet başsavcılıklarında Hayvan Bürolarının kurulması ve buralarda özel eğitim almış kişilerin çalışması.
Ama hepsinden önce, hükümetin hayvana şiddet sorununu çözmeye istekli olması, sosyologlarla, psikologlarla, kriminologlarla oturup bu sorunu tartışması, toplantılar, çalıştaylar düzenlemesi gerekiyor “Aslında bir önceki yasama döneminde Ak Parti Eskişehir milletvekili Prof. Dr. Emine Nur Günay’ın Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulması önerisi vardı. Buna da sıra gelmedi” diyor Özgüner, “Hep beraber masaya oturup tartışamadığımız için de yasama çalışmasından hiçbir şey çıkmıyor.”
Bu yazı Alıntıdır Kaynak: https://tr.euronews.com/2018/12/19/hayvana-siddet-sokak-hayvanlar-n-tecrit-ederek-mi-engellenecek