Bir daha gel, gel Samsun'dan Sarı Saçlı'm Mavi Gözlü'm...
“Rica ile, merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklâli kurtarılmaz. Türk milleti, gelecek nesiller için bunu unutmamalıdır” demiş Mustafa Kemal…
Mebdei Kelâm
Mebde: ilk nur, başlangıç… mebdei kelâm ise kelâmın başlangıcı, sözün başlangıcı,…
TÜRK ULUSU UYANDI... 19 MAYIS 1919
Milletler için özellikle çok önem arz eden günler ve günlerin özelliğine dikkat çekmek amacı ile kullanılır. 19 Mayıs 1919 kısaca, Türk Ulusu’nun derin uykudan uyandığı, emperyalizme başkaldırdıpı Büyük Önder Mustafa Kemal Paşa’nın “Ya İstiklal, Ya Ölüm” diyerek ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız bir devlet kurma kararının yaşama geçirildiği gündür. Bugün bu harekâtın kilit isimlerinden bazılarını minnet ve şükranla yâd edeceğiz. Elbette hepsinin önünde manevi huzurda saygı ile eğiliyoruz…
Girizgâhda bahsettiğim üzere bugün bir milletin kaderinin dönüm noktası, bir bağımsızlık mücadelesinin nasıl destanlaştığını bizlere gösteren şan ve şeref dolu harekâtın 101. Yılını bu sene evlerimizde biraz buruk kutlayacağız. Ama yine de bu akşam saat 19:19’da balkonlarımızdan hep birlikte İstiklâl Marşı’mızı söyleyip kutlamamızı yapacağız.
Milli Mücadele Yüce Türk Milletinin çağresizlik ve imkansızlık içerisinde tamamen bağımsız olmak için verilen mücadele… Öyle ki Mustafa Kemal ve beraberinde bulunan heyeti Samsun’a taşıyacak gemi 48 metre boyunda Bandırma’ydı. İskoçya’da yük vapuru olarak inşa edilen gemi tam 41 yaşındaydı ve İstanbul limanına ulaşana kadar bir çok ülke gezerek farklı görevlerde bulundu.
19 Mayıs zaferinin arka planında bir kahraman var aslında.
*19 Mayıs zaferinin arka planında bir kahraman var aslında. Adı İsmail Hakkı… Soyadı kanunu çıktığı zaman “Durusu” soy ismini alan İsmail Hakkı Durusu (Kaptan)… Hani şu fırtınalı havada İngiliz Zırhlısının takibinden kurtulup Mustafa Kemal Paşa ve maiyetini 17 Mayıs’da İnebolu’ya, 18 Mayıs’da Sinop’a uğrayıp kıyı şeridini takiben 19 Mayıs 1919’da Samsuna ulaştıran Bandırma Vapuru’nun Kaptanı.
*İçinde bulunduğumuz pandemi salgınında adını sıkça duyduğumuz bir diğer isim: Dr. Refik SAYDAM
Dr. Refik Saydam sadece Samsuna giden heyet içerisinde yer alan birisi değil. Türkiye Cumhuriyetinin 4.Başbakanı aynı zamanda…
General Kazım ÖZALP tarafından kaleme alınan, 1969 yılında basılan ve Özalp Atatürk’ü anlatıyor adlı kitaptan alınmış bir bölümü aktarıyorum;
O günün canlı şahidi şu ifadelere yer veriyor. “On Dokuz Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştık. Samsun’dan Havza’ya gidecektik. Mustafa Kemal Paşa kuramsal olarak IX. Ordu Müfettişi idi. “Kuramsal” olarak diyorum, çünkü komuta edeceği birlikler yalnız şeklen vardı. Ben, Kurmay Başkanı, Refik (Saydam) da Sağlık Dairesi Başkanı idi. Samsun’dan Havza’ya otomobille veya araba ile gidecekti. O tarihte bütün yurtta, ya (T) modeli Ford otomobilleri yahut Almanlardan kalan ünlü Benz otomobilleri vardı. Ford’lar yeni yeni geliyordu. Samsun’da ise bir tane eski Benz’lerden bulunuyordu.
-“Doktor… Havza’ya kadar yürüyebilir misin?”
Şoförümüz, Müslüman olmayan yaşlı bir adamdı. Yollar yeni yağmurdan çıkmış, berbattı. Otomobil haraptı. İkide bir duruyor, arıza yapıyor, tekrar yol alıyorduk. Siz, o zamanki bu otuz beş yaşında, muzaffer komutanın hareket canlılığı ve sabırsızlığını tasavvur edemezsiniz. Kendisi şoförün yanında oturuyor, zaman zaman direksiyonu eline alıyordu. Arkada benimle Doktor Refik (Saydam) ve Doktor İbrahim Tali (Öngören) oturuyorduk. 0, şoförün işine karıştıkça yan gözle birbirimize bakıyorduk. Yan gözle diyorum, çünkü bir farkına varırsa hesap vermekten güç kurtulurduk. Fakat ne olduysa oldu, yan gözle bakışarak anlatmak istemediğimiz korktuğumuz başımıza geldi. Makine bir dönemeçte bir daha kolay kolay harekete gelmeyecek halde durdu, kaldı. Bize yapacak iş, inmek ve beklemekti. Onu yaptık. Bir köşeye çekilerek sabırlı ve işi oluruna bırakarak beklemeye başladık. Mustafa Kemal Paşa, Havza’ya gidebilmek için bir araç bulmak gereksimini duyarak yanımıza geldi ve Refik Saydam’a gülerek dedi ki:
-“Doktor… Havza’ya kadar yürüyebilir misin?”
Dağ başını duman almış...
Sonunda, yarım saat ilerideki köye gidip, oradan araba bulmayı kararlaştırdık. Hep beraber yola çıktık. Mustafa Kemal Paşa dedi ki:
-“Size, yorulmamanız için bir çare önereceğim. Dağ başını duman almış marşını biliyor musunuz?”
İtiraf edeyim ki orada olanlardan hiçbirimiz bu marşı bilmiyorduk. Bunun üzerine kendi gür ve dinç sesiyle, notasını da tekrarlayarak başladı:
“Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar.
Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar…”
Kendisinden ilk defa, bu marşı Havza yolunda dinledim. 19 Mayıs 1919’da yanında olan mutlulardan biriyim. Rahat rahat söyleyebilirim ki, Mustafa Kemal Paşa, milli mücadeleye başladığının ilk marşını burada söylemiştir. Daha sonra Ankara Halkevi’nde, Gaziantep gecesinde, bir daha bu marşı söyletir ve söylerken gördüm:
“Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar…”
derken yeni bir yola çıkmak hazırlığının heyecanını duyardı. Neden bu marşı bu kadar severdi? Doğa güzelliklerini tekrarladığı, o dönemde pek az görülen öz Türkçe olduğu, içinde geleceği ilgilendiren kelimeler ve amaçlar çok olduğu için mi bilmiyorum. Belki bütün bunların hepsi vardı. Çünkü O, doğanın güzelliğine, heyecanına, geleceğe aşık bir adamdı.
Böyle anlatıldı ve böyle zorlu bir imtihandan geçilerek bu günlere ulaşıldı. “1919 yılı Mayıs’ın 19.cu günü Samsun’a çıktım” diyerek başlar Atatürk’ün büyük nutku. İçinde acı ve bir o kadar da vakur bir duruş gizleyen o satırlar ancak o destanı yaşayan birinin ifadesiyle gerçekleşmesi mümkün olur.
1928 yılında Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanılan bu milli mücadele ,1981 yılında 12 Eylül Hükümeti tarafından Kenan Evren imzasının taşındığı 2739 Sayılı Kanuna ek kanun olarak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabul edildi.
Türk eleştirmen, denemeci, yazar ve şair Nurullah Ataç’ın ifadesiyle…
“Cumhuriyetin erdemlerini anlamayalar Ata’nın nutkunu bir daha, bir daha, hatta bir daha okumalıdır.”